Nefes: Vatan Sağ Olsun filminin unutulmaz repliğiydi.
Mete Horozoğlu'nun canlandırdığı subay, karakol nöbetinde uyuyan askeri fırçalarken tüm birliğe, hatta bütün ülkeye ders veriyor gibiydi: "Sen uyursan ölürsün, o da ölür, sen de ölürsün, sen de, sen de... Sen uyursan, herkes ölür..."
Mete Horozoğlu geçen gün dizi çekimi sırasında karavanda üstünü değiştirirken, sokak çatışmasında seken kurşunla bacağından yaralandı. Gün geçmiyor ki, günahsız bir vatandaş, parkta oynayan bir çocuk, balkonunda düğün seyreden bebek; nereden geldiği bilinmeyen kurşunların hedefi oluyor.
Hayatımız adeta serseri kurşunların ucunda ama biz her seferinde kurşuna 'serseri' deyip sorumluluğu üzerimizden atıveriyoruz.
Aslında bu köşenin şanslı yazarı şu anda klavyesinin tuşlarına basabiliyorsa, bu tamamen melekler tarafından korunduğu içindir.
Zira son altı ay içinde tam üç kez 'serseri' kurşunlardan şans eseri kurtulmuştur.
Kış aylarında Beşiktaş Çarşı'da adamın biri, hasmını beş kurşunla vurup öldürmüş, olayda iki kişi de seken kurşunlarla yaralanmıştı.
Eşimle beraber olayın olduğu andan sadece 10 dakika önce oradan geçmiştik.
10 gün önce bu kez de Altınoluk'ta otomobilimizi bıraktığımız otoparkta, biz ayrıldıktan sadece beş dakika sonra çatışma çıktı ve iki kişi yaralandı. Önceki gün de her gün en az iki kez uğradığım Küçükkuyu Limanı'nda çıkan ve yine dakika farkıyla kurtulduğum çatışmada; biri ağır, üç kişi yaralandı.
Her üçü de olayla ilgisi olmayan, tesadüfen orada bulunanlardı.
Diyeceğim o ki; 'uyursam öleceğimi' çok iyi biliyorum. 'Nefes'im yettiğince bireysel silahlanmaya karşı buradan haykıracağım:
Uyuma Türkiye, uyursan ölürsün!