Cuma günü haber bültenlerinde izledim. Hafta sonu sayfalarımız iki gün önceden hazırlandığı için yazıp duygularımı sizinle paylaşmak ancak bugüne nasip oldu.
HIZIR GİBİ YETİŞTİ
Yangın, evdeki çocukları sarmış. Mahalleli çaresiz. İtfaiye yoğun alev ve duman nedeniyle sadece dışarıdan su sıkabiliyor.
O sırada bir itfaiye eri çıkıyor. İtfaiyeci değil, sanki Hızır Aleyhisselam'ın ta kendisi.
Kırıyor kapıyı, dalıyor içeri...
Çocuğu kucakladığı gibi dışarı çıkarıp ambulansta bekleyen sağlık görevlilerine teslim ediyor. O sırada olayı izleyen muhabirler koşuyor yanına kahramanın. Olayı anlatmasını istiyorlar.
Bizimki az önce canını riske edip bir hayat kurtarmamış gibi "Benim müdürüm var, amirim var; gidin onlarla konuşun. Ben işimi yaptım" diyor.
Muhabirler ısrarlı:
"Adınız ne? Bari adınızı söyleyin."
Kahraman itfaiyecinin cevabı, çerçeveletilip tüm resmi dairelere asılacak kadar anlamlı: "Ne yapacaksınız adımı? Adım itfaiyeci. Öyle yazın..."
Haberde daha sonra kahraman itfaiye erinin adı veriliyor ama ben onun arzusuna uyup burada ismini yazmayacağım. Yazmayacağım ki, kahramanlık onun ismiyle sınırlı kalmasın, tüm fedakâr itfaiyecilerimizin şanı olsun. Biz sadece haber bültenlerine konu olanları görüyoruz, biliyoruz; bir de duymadıklarımız var. Yaralıyı sıkıştığı araçtan kurtarmak isterken, elini çelik kesme makasına kaptırıp sakat kalan, bastığı çatı döşemesi kırıldığı için üç kat yüksekten düşüp iş göremez hale gelen, her gün zehirli duman soluyup eline tutuşturulan bir kase yoğurtla yetindiği için yavaş yavaş ölenler var. Onların hepsinin adı; "itfaiyeci..."
TAKLA ATANLARA DERS
İşte bu gizli, sessiz sedasız kahramanlar sayesinde saf, berrak, tertemiz bir çocukken hepimiz itfaiyeci olmak istiyoruz.
Daha sonra büyüyüp de hayat bizi kirlettikçe, 'kahramanlığımızdan' vazgeçip paranın ya da şöhretin dümen suyuna kapılıyoruz.
İki satır haber, 10 saniyelik video olabilmek için dört takla atanlara inat, bir kahramanın onca kameraya sırtını dönüp de "Ne yapacaksınız adımı? Adım itfaiyeci. Öyle yazın" demesi; nicedir yanan, kavrulan yüreğime öyle bir 'soğutma çalışması' oldu ki...