Armağan Çağlayan, Ben Burdan Atlarım'ın ikinci programında, yarışmayı eleştirenlere çattı. İsim vermese de, medyada yarışmayı en sert ve detaylı eleştiren kişi olarak sözlerinin çoğunu üzerime alındım.
Bu sözlere Armağan kadar tepki vermek niyetinde değilim. Zira eleştiri kaleme alan biri olarak, "eleştirilmeye" her daim açığım. Yeter ki mantıklı, terbiye kurallarına uygun ve yapıcı eleştiriler olsun.
Tek yadırgadığım ise yıllardır jüri koltuğunda önüne geleni en sert ve ağır şekilde eleştiren sevgili Armağan Çağlayan'ın son derece haklı gerekçelere ve görsel verilere dayanan, toplum nazarında da büyük destek bulan benim eleştirilerime aynı hoşgörüyü gösterememesi oldu.
Neyse, canı sağ olsun...
Bir de Armağan'ın bir cümlesine takıldım. Dedi ki, "Biz bu programa büyük emek harcıyoruz. Her hafta 150 kişilik ekibi İstanbul'dan Ankara'ya getirip götürüyoruz." Ee madem böyle bir beceriniz var, niye televizyon programı yapıp hem bizi, hem kendinizi sıkıyorsunuz ki? Kurun bir turizm şirketi, daha çok kazanın. Hem daha az eleştirilirsiniz.
NE DEDİYSEK O!
Geçen hafta sunucudan yakınmıştım; baktım, eski sunucu yok. "Armağan ve Rahşan Gülşan bu yarışmaya fazla" demiştim, Rahşan da aynı görüşte olsa gerek, bu hafta organizasyonu terk etmişti. Böyle bir yarışmanın canlı yayınlanmasının pek çok teknik hataya yol açacağından söz etmiştim. Baktım ki bu hafta banttan yayınlıyorlar. Yani?.. Eleştirdiğim her şeyi haklı bulup değiştirmişler. Bir de çemkiriyorlar...
Bu hafta ilk programdaki "ölü doğuma" kalp masajı yapmak için Serdar Ortaç'ın tek kelime Türkçe bilmeyen sevgilisini sunucu yaptılar. Yetmedi, işi iyice "sulu" magazine vurdular. (Armağan, manken yarışmacıya "Suya sertçe düştüğünüzde silikonlarınız patladı mı?" diye sordu) Reytinglere baktım, kurtarmamış. Şom ağızlılık etmek istemem ama bu havuz problemini hiçbir "suni teneffüs" çözemeyecek gibi...