Müge Anlı son bir aydır atv ekranlarında yine harikalar yaratıyor. Yakaladığı ipuçlarının peşini bırakmayıp en çetrefilli, en karanlık olayları bile usta bir dedektif titizliğinde gün ışığına çıkarıyor.
Müge, cinayetin yanı sıra artık kayıp kaçırılma, alıkonulma olaylarında da 'master' düzeyi tutturdu. Özellikle Düzce'de sekiz aydır izine rastlanamayan Rasim Alpay ile ilgili müthiş takibi, gerçekten de parmak ısırtacak cinsten.
Ama anlamadığım bir şey var: Rasim Alpay, kaybolalı tam sekiz ay olmuş. Ama dozerlerle tarlaları kazmak, duvarları yıkmak, en ücra yerleri köşe bucak aramak, jandarmanın aklına Müge Anlı'dan sonra geliyor. Belli ki Müge konuyu bu kadar deşmese, gündemde tutmasa, Rasim Alpay ve ailesi kaderine terk edilecek, olayın üzerine bu denli gidilmeyecek.
Müge Anlı'yı her daim takdir ediyorum. Ama bu ülkede 'adalet' denilince insanların aklına elinde terazi tutan gözü bağlı kadın heykeli yerine Müge Anlı'nın gelmesini 'umut kırıcı' bir gidişat olarak görüyorum. Çünkü 'adalete güven', yalnızca iyi niyetli bir televizyon programcısının ellerine terk edilemeyecek kadar mühim bir mesele...