HER yıl bu günlerde, benzer yazıları kaleme almak zorunluluğu hissediyorum.
Zira okur ailemize her gün onlarca yeni üye katılıyor. Onları da bilgilendirmek görevimiz.
Efendim, dizi tutkunları yayınlardaki aksamanın nedenini soruyorlar.
Bekledikleri yeni bölümlerin yerine hiçbir açıklama yapılmaksızın eski bölümler yayınlanınca haklı olarak sinirleniyorlar.
Örneğin, geçen hafta Fatmagül'ü bekleyenler, karşılarında eski bölümü bulunca köşemize şikayet yağdırdılar.
Eski okurlarımızın bildiği üzere, bu sorun Ocak-Şubat döneminde reklam bütçelerinin belirsizliğinden kaynaklanıyor.
Reklamveren, bütçesini dilimlendirmediği için, diziler yeterli reklam kuşağına sahip olamıyor.
Bu da masrafı kurtarmadığından, birim maliyetinin yükselmesini önlemek adına eski bölümler ekrana getiriliyor.
Her yıl bu mevsimde izleyicinin televizyon sektöründe ne denli 'ikincil' (Eskilerin deyimiyle; tali) öneme haiz olduğunu fark ediyorum.
Sektörün lokomotifi, reklam. Her şey, reklamdan sonra geliyor. Reklam varsa, televizyonculuk var, reklam yoksa seyirci beklesin, dursun, işi ne?
Bunu klasik hamburger benzetmesiyle tarif etmek gerekirse; seyirci sadece köfteyi arada tutmaya yarayan hamburger ekmeği gibi... Tadı da yok, tuzu da... Reklam ise işin köfte kısmı. Önemli olan sosa bulanmış köfteyi ağızlara tıkabilmek!