Malkoçoğlu çocukluğumun en büyük kahramanıydı. Mahallede oyun oynarken, Malkoçoğlu olmayı sıraya bindirmiştik. Bizans tekfuru olduğum günlerde ağzımı bıçak açmazdı. Malkoçoğlu olacağım gün gelsin diye saatleri sayardım. Bir de Cüneyt Arkın'ın canlandırdığı Malkoçoğlu arada gavur (!) prenseslerini yere yatırır, üzerlerine abanırdı. Çocuk aklımla prensesleri de cezalandırdığını düşünürdüm. Meğer ödüllendirirmiş, sonradan öğrendim!
Şimdi Muhteşem Yüzyıl'da Burak Özçivit'i Malkoçoğlu rolünde izliyoruz. Daha önce yazmıştım, "Bu rol Burak'a pek yakıştı" diye. İlk bölümdeki derili, zımbalı, bol aksesuvarlı Harley'ci kıyafetinden de kurtulunca hepten gözüme girdi doğrusu... Ama son bölümde bizim Malkoçoğlu'nun karizmasını fena çizdiler. Cümle kefereyi (!) dize getiren eşsiz kahramanımız, Ermeni kızı Armin uğruna pencerelerden atlayıp tabanları yağladı filan... Nerede Bizans prenslerini tek 'Clark'ıyla bayıltan Cüneyit ağabeyimiz, nerede kızın babası görmesin diye mahalleliye madara olan yeni Malkoçoğlu...
Bir de şu Hatice Sultan'ın bebeği olayı var ki, tıp literatürüne nasıl geçmemiş, hayret doğrusu! Çocukcağız doğumu sırasında önce ebeden sonra Hürrem'den poposuna öyle tokatlar yedi ki, hayatta kalması mucizeydi. Şimdi herkes çocuğun yeniden havale geçirmesinin sebebinin Hürrem tarafından Pargalı'yı öldürmek için hazırlatılan 'büyülü defter' olduğunu sanıyor.
Yok, vallahi değil!
Garibim, yediği tokatlar nedeniyle iç kanamadan gidiyor! (Çekim sırasında kullanılan, plastik bir bebek mankeniydi, endişe etmeyin!)