Dönem dizileri, içerdikleri tüm dramatik öğelere rağmen çoğu zaman gülümsememe neden oluyorlar. Hatta içlerinde 'sit com' kıvamında olanlar bile var.
Örneğin, Muhteşem Yüzyıl'ın son bölümünde adam pazardaki satıcıya fiyat soruyor: "Bu kumaşın metresi kaça?" E pes yani... Bizim memlekette ölçü birimlerinin Cumhuriyet'ten sonra değiştiğini ilkokul üçüncü sınıfa giden çocuk biliyor artık.
Bir de Hürrem, Edirne'den alelacele İstanbul'a dönüyor. Pargalı'nın sarayına geldiğinde Kanuni'yi soruyorlar, "Hünkarımız nerede?" diye. Hürrem, "O daha sonra gelecek, şu anda yolda" diyor... Yahu atlı ulak ile haberleşilen bir dönemde, Edirne'deki padişahın az önce yola çıktığını nereden öğrendim Hürrem'im? Tabii Halit Ergenç cep telefonuna "Bir saate oradayım kanki" diye mesaj atmadıysa...
Öyle Bir Geçer Zaman ki'de ise Cemile'nin çalıştığı iş yerinin pencereleri ahşap desenli plastik pencerelerden... Geçen hafta da Ahmet'in fonunda baz istasyonu görünüyordu. Öyle bir geçer zaman ki, teknolojik icatları bile sollar!