Görüntüyü haber bültenlerinde izlediğim andan itibaren o dehşet sahnesi gözlerimin önünden gitmiyor. Şoför, muavin ve bir yolcu, lastiği değiştirmek için otobüsten inmişler. Araç emniyet (!) şeridinde park halinde. Ama Azrail 130 kilometre ile beyaz bir otomobil kılığına bürünmüş, geliyor. Duramayacağını anlayan sürücü, otobüsün dışına değil de içine doğru kırıyor direksiyonu. Ve zavallı insanları eziyor, havaya savuruyor. Üstelik durmadan, duraklamadan yoluna devam ediyor. Bilanço: Bir ölü, birisi ağır, iki yaralı...
Bu, emniyet (!) şeridinde yaşanan kaçıncı kaza bilmiyorum. Eğer Karayolları bu konuda bir istatistik yayınlarsa, bu şeritlerin isminin değişeceğini ve artık onlara 'ölüm şeridi' denileceğini düşünüyorum.
Zira bizim sürücülerimize göre emniyet şeridi, sürat için sol şeritten çok daha uygun bir boş alan... Trafik mi sıkıştı, at kendini emniyet şeridine... Polis mi geçecekmiş, ambulans, itfaiye mi yetişecekmiş, kimin umurunda? Bazı yerlerde emniyet şeridinde giden araçlar elektronik görüntüleme sistemiyle cezalandırılıyor. Bazısı işine, gücüne, uçağına yetişmek için 150 liralık cezayı göze alıp emniyet şeridinde gazlıyor. Kimi arabasını emniyet şeridine park etmiyor da sanki terk ediyor. Ne bir ikaz tabelası, ne reflektör, öylece bırakıp gidiyor aracını... Tehlike üçe, beşe katlanıyor...
Ama iyi ki kamera sistemi var. Artık pek çok kazanın 'dehşetinden' haberdar olabiliyoruz. Aksi halde bu kaza, emniyet şeridinde yaşanan rutin kazalar sınıfında kalacak, gazetelerin dip köşelerinde kendine iki sütun yer bulacaktı. Oysa şimdi emniyet şeridinin aslında ne kadar 'emniyetsiz' olduğunu ulusça öğrendik!
Kazayı izleyince aklıma bir firmanın genç ve ünlü babaları kullanarak yaptığı 'emniyet lastiği' reklamı geldi. Aklınızda bulunsun, eğer emniyet şeridinde lastik değiştirecekseniz, stepneyi boynunuza takın... Belki darbenin şiddetini biraz olsun azaltabilirsiniz!