Savaş Karakaş'ın Çanakkale belgesellerini 18 Mart haftasında İz TV'de keyifle izledim. 'Sudaki İzler' Çanakkale'de gerçekten de ne büyük bir azim, fedakarlık ve dram yaşandığını belgeler nitelikteydi. Çanakkale'deki batıklar zamanı durduran sessiz, sakin bir örtüyle, suyla, 'şimdilik' kendilğinden muhafaza ediliyorlardı.
Çanakkale'den her geçişimde, sahildeki 'çakma' Nusrat mayın gemisine bakar, hüzünlenirim. Aslını yıllarca Mersin limanında çürütmüşüz. Sonra Tarsus Belediyesi sahip çıkmış da kurtarabilmiş. Ama neden tarih yazdığı Çanakkale'de değil de Tarsus'ta duruyor? Sadece Nusrat mı? Atatürk'ü Samsun'a götüren Bandırma vapuru da ilgisizlikten yitirilmiş. Şimdi Samsun sahilinde onun da bir maketi duruyor... Peki ya Osmanlı'nın harbe girmesine neden olan, Atatürk'ün naaşını taşıma onuruna erişen, en uzun süre hizmet veren savaş gemisi unvanlı koca Yavuz zırhlısını ne yaptık? İtalyanlar'a sattık. Jilet yapmaları için...
Oysa elin Amerikalısı, tarihinin en büyük trajedisi, mağlubiyeti olmasına rağmen, Pearl Harbor'daki batık, yarı batık haldeki gemilerini aynen koruyor. Gidip müze haline getirilen bu gemileri ziyaret edebiliyorsunuz. Biz ise Savaş Karakaş gibi birkaç gönüllü sayesinde 'suya yazılan' yazıları takipteyiz.
Ne acı...