Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Osman ben miyim yoksa?

Osman'la aynı yaştayım... Onun yaşında, onun gördüklerinin tıpkısını gördüm... Bu nedenle Öyle Bir Geçer Zaman ki'yi izlerken, hep Osman oluyorum. Ben 5 yaşındayken de 55 Chevrolet taksiler vardı. Ben de lambalı radyonun başında Orhan Boran ve Yuki'yi dinlerdim. Bizim evin odalarında da kütüphaneli çek-yatlar vardı. Bir de salondaki masanın üzerinde tıpkı dizideki gibi Çekoslavak kristalinden vazolar dururdu... Ben de bakkala gidince Olimpos gazozunu kafaya dikerdim. Tıpkı onların sokağında olduğu gibi, bizim sokağın duvarlarında da Türk Hava Kurumu'nun afişleri vardı. Herkesi tanıyan esnaf, ben önlerinden geçerken babamın, annemin, ağabeylerimin halini hatırını sorardı. Tıpkı dizideki gibi... Benim ağabeyimin okul çantası da tıpkı Mete'ninki gibi naylondandı. Büyük ağabeyim de tıpkı o üniversiteli gençler gibi yeşil parka giyerdi. Bizim evdeki telefon da çevirmeliydi. Bizim sokaktan da kalaycı geçerdi. Benim zamanımda da komşuya giderken başını örten, ama sıkmayan anneler vardı. Ben de Osman gibi ekoseli tulumlar giyerdim. Ondan tek farkım, mutlu, huzurlu bir aileye sahip olmamdı... Öyle Bir Geçer Zaman ki'nin başarısında, dönemi sadece kostüm ve aksuvarlarla değil, 'ruh' olarak da doğru yansıtmasının rolü var. Onun için her bölümde müthiş bir deja vu yaşıyorum ya...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA