Bir spor programı düşünün ki, yorumcular, telefondaki adama soruyorlar: "Amcan ile karının evlenmeden önce ilişkileri var mıydı?" Sonra bir yorumcu (Erman Toroğlu) spor programı yaptıklarını hatırlıyor: "İstersen spor deyimleriyle sorayım. Amcan ne zaman ceza sahasına girmişti?" Sonra karısının amcası tarafından defalarca tecavüze uğradığını iddia eden adamla, bıçaklandığı için hastanede yatan amcayı karşılıklı konuşturuyorlar. Yeğen soruyor: "Erkek gibi konuş, sen benim karıma tecavüz ettin mi?" Amca yanıt veriyor: "Sen eğer karına sahip çıkmadıysan, onu kullandırdıysan..." Yeğen atılıyor: "Ben karıma sahip çıkmadım diye sen mi d.zeceksin?.." Evet, bu konuşmalar Kanaltürk'teki "Son Kale"de aynen yaşandı. Hatta bir ara Erman Toroğlu ve Dr. Ahmet Çakar, 7 bıçak darbesi aldığı için ameliyat olan ve yoğun bakımda yatan hasta telefonda "Ne biçim soru bunlar? Benimle dalga mı geçiyorsunuz?" deyince, acayip sinirlendiler. topluca adama yüklenip, efelendiler, azarladılar. Maç sırasında tribünden atlayan ağabeyi tarafından "namus davası" yüzünden bıçaklanan Mersin İdmanyurdu Teknik Direktörü Yüksel Yeşilova'nın Romanya'dan aldığı ve federasyon tarafından kabul gören antrenörlük diplomasına Erman Toroğlu "dandik" deyince, Yüksel Yeşilova da geri durmadı: "O diplomayı senin gibi dandik adamlara vermiyorlar..." İşte bu laftan sonra çarşı karıştı. Toroğlu ve Çakar, yaralı teknik direktöre "ayar vermeye" başladılar. Ve program bu haliyle 'Türk spor yayıncılığı tarihi'ndeki "mümtaz" yerini almış oldu... Oysa bu konu ele alınacaksa, "spor sahalarındaki güvenliği sorgulayacak tarzda" işlenmeliydi. O koca bıçak tribüne nasıl sokuldu? Saldırgan kulübede bıçağı 7 kez saplarken, güvenlik görevlileri neredeydi? Ama bunlar sadece birer cümle ile geçiştirildi. Onun yerine, ailenin namus kavramı ve cinsel münasebetleri sorgulanmaya başlandı. İddia sahiplerinin ve saldırıya muhatap olan kişinin "karakterleri" sorgu konusu oldu. Müge Anlı en azından yayıncılık etiğinden haberliydi. Üçüncü sayfa olaylarını işlerken uzman hukukçu ve psikiyatrlardan yardım alıyordu. Buna rağmen dün onun stüdyosunda yaşanan tatsızlıklar, bu tür konuların ne kadar "hassas" olduğunu bir kez daha gösterdi. Peki bir spor programında "namus davasından bıçaklanan teknik direktör olayının" işi ne? Yanıtı, yine aynı programın içindeydi. Muhabir Süleyman Rodop, Galatasaray maçından sonra Gaziantepspor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas ile röportaj yapmak istedi. Kafkas'ın koluna giren iki futbol federasyonu yetkilisi, teknik direktörün konuşmasını engellediler. Zira bu yıl getirilen katı kurallar nedeniyle maç sonrası Lig TV ve TRT dışındaki kameralara futbolcular ile teknik ekibin konuşması yasaktı. Ama orası stat dışıydı ve maç biteli 50 dakika olmuştu. Saygın bir teknik direktör olan eski milli futbolcu Tolunay Kafkas'ın adeta "derdest edilerek" ekrandan uzaklaştırılması çirkin ve ilkel bir görüntü yarattı. Lig TV ile Futbol Federasyonu arasında yapılan anlaşma öyle bir hal aldı ki, artık rakip kanalların muhabirlerinin stat içinde neredeyse "su içmesi" bile yasaklanacak. Bu durumda elinde görüntü ve sıcak röportaj yapma olanağı bulunmayan spor programcıları ne yapacaklar? Doğal olarak, Müge Anlı'ya özenecekler... Umarım bu kadarla kalırlar. Zira "malzemesiz" kalan yayıncıların yakında bekar futbolcuların evlendirileceği "Ceza Sahasında İzdivaç" programı yapmalarından endişeliyim!..