Benzetme bana değil, Erman Toroğlu'na ait. Erman Hoca katıldığı ilk "Telegol"de "Maraton" un ithal yorumcusu eski Alman hakem Markus Merk'ten "Bizim yabancı damat" diye söz etti. Bununla da yetinmedi, Lig TV'de bu sezon her pozisyonun gösterilmeyeceğini söyleyerek, yayıncı kuruluşun "Futbolun marka değerini yükseltmek adına" sansür uygulayabileceğini ima etti. Görünen o ki, bu sezon spor programları arasındaki mücadele, ligdekinden daha sert geçecek.
PARASIYLA DEĞİL Mİ KARDEŞİM?
Bu sezon Futbol Federasyonu yayıncı kuruluşun "ayrıcalıklarını" artırdı. TRT dışında özet görüntüleri yayınlamak isteyen kanallar pazartesi ve salıyı bekleyecek. Maç sonrası stat içinde ya da etrafında futbolcular ve teknik ekiple röportaj yapma hakkı sadece yayıncı kuruluşta olacak. Maçlardaki özel görüntüler, karşılaşmanın bitiş düdüğünden sonraki ilk saatin ardından ekrana verilemeyecek. Tamam, Digitürk futbol ihalesi için dünyanın parasını verdi, bazı ayrıcalıklar tanınması normal. Ama bir de insanların "haber alma hakkı" var. "Parayı veren düdüğü çalar, vermeyene su yok" mantığı, herhangi bir sektör için serbest piyasa ekonomisine uygun olabilir. Ama tek eğlencesi futbol ve televizyon olan görece fakir bir ülkede insanları decoder almaya zorlamak reva mı?
TAKIM ELBİSELİ GÜREŞ
"Telegol" elde görüntü olmayınca, çeneye, aksiyona ve animasyona yüklendi. Erman Toroğlu'nun da katılımıyla ortaya öyle bir "muhabbet" çıktı ki, bir tek stüdyonun orta yerinde mangal eksikti. (Erman Hoca geçen hafta canlı yayında Milli Takım'ın kanat organizasyonlarını değerlendirirken şöyle demişti: "Kanadı kullanacak yer vardır. Mesela mangalın üstü şahane olur!..) Programa aksiyon katmak için ortaya üç metrekarelik suni çimden bir futbol sahası yapılmış. Yorumcular zaman zaman oraya çıkıyor ve faul pozisyonlarını "canlandırmaya" çalışıyorlar. Takım elbiseli koca koca adamların birbirlerinin yakasına, paçasına, gömleğine, kravatına asılıp, devirmeye çalışmaları "Türk tipi spor/tûluat programlarına" şahane bir örnek oluşturuyor. Tavsiyem; gelecek hafta stüdyoda bir sedye ve sağlık ekibi de bulundurulması. Öngörüm; ligde mücadelenin kızışmasıyla birlikte, gelecek haftalarda o suni çimin üzerinde yorumcuları kispet giyip, yağlanmış halde birbirlerine elense çekerken görecek olmamız...
TOROĞLU'NA NAZAR BONCUĞU
Geçen hafta Türkiye-Romanya maçının yayını öncesinde dayandığı cam sehpanın kırılmasıyla büyük tehlike atlatan Erman Toroğlu'na Telegol yorumcuları tarafından nazar boncuğu takılması da ilginçti. (Daha önce "kına gecesi" düzenlenen stüdyoda, kurban kesilmediğine şükretmek lazım!..) Teknolojiyle pek barışık olmayan yorumcuların grafik animasyonları kullanma konusundaki beceriksizlikleri ise ekran başındakilere ayrı bir mizah keyfi yaşattı. Bence Telegol yorumcularının gurur yapmayıp, topluca bir kursa gitmelerinde fayda var. Aksi halde animasyonlara harcanan para çöp olacak. Yorumcuların, yayınlanması yasak olan maç görüntülerini "bize göstermeden" izleyip, yorumlamaları da ortaya tuhaf bir görüntü çıkarttı. Genel manzara şöyleydi: Bir kaç adam, başları önde bir yere bakıyor ve sürekli söylenip, duruyorlar! Haftanın tatışmalı pozisyonlarının anime edilerek ekrana getirilmesi ise stüdyoda hep beraber "play statiton" oynuyorlarmış hissi yarattı. Her şeye rağmen "Telegol" kendini izletmeyi başarıyor. Erman Toroğlu'nun programa büyük bir renk ve dinamizm getirdiği tartışılmaz bir gerçek. Tek kaygım, "Telegol"ün giderek tûluata dönüşüp, o fark yaratan "haberci kimliğinden" uzaklaşması. Eminim Serhat Ulueren bu "eksen kaymasına" izin vermeyecektir.
MARATON'UN TEMPOSU DÜŞÜK
Aynen geçen hafta yazdığım gibi oldu. "Maraton" tempo kaybetti. Markus Merk tarafsız, net ve isabetli yorumlar yapıyor ama şu simultane tercüme sorunu, vites düşürtüyor. Mustafa Denizli, ülkenin en saygın spor adamlarından biri. Şansal Büyüka tam bir denge adamı. Stüdyo müthiş görkemli. Ama sokaktaki futbolsevere de sormak lazım. Acaba "Futbolun marka değerinin yükseltilmesi" ile ilgileniyorlar mı? Sonsuz görüntü özgürlüğüne ve sıcak röportaj ayrıcalığına rağmen "Maraton" bu haliyle eskisi gibi decoder satışlarında "kışkırtıcı faktör" olabilecek mi? Bekleyelim, görelim... Peki Markus Merk, Türk spor yorumculuğuna ne katar? Bir dönem Türk hakemlerine "güvenilmez" damgası vurulup, lig maçlarına yurtdışından hakem getirtilmişti. Sonuç ortada: Futbolumuz da, hakemlerimiz de yerinde sayıyor. Umarım eski Alman hakem, virgülün sağındaki değil, solundaki "sıfır" olur!..
TRT DEĞİŞTİ, NTV AYNI
Dünya Kupası'nın "silkelediği" TRT Spor'da ilk değişim "Stadyum" ile fark edildi. Erdoğan Arıkan'ın yerinde NTV'den transfer Murat Kosova'yı gördük. Ömer Üründül de Feyyaz Uçar ile yer değiştirmiş. TRT; maç görüntülerini aynı gece yayınlayabilen tek "açık" kanal olma avantajına sırtını dayamayıp, efor sarf etmek zorunda. NTV'nin "Yüzde Yüz Futbol" programı ise bir ekran klasiği olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Rıdvan'ın isabetli ve net yorumları, Güntekin Onay'ın bilgi ve tecrübe ile örülü sakin sunumu, NTV ekranını "her maçtan sonra mutlak göz atılması gereken referans noktası" konumuna getiriyor.