Eski Türk filmlerine tutkun olduğumu daha önce de yazmıştım. "Duru" aşklara özlem duyduğumdan mı, eski İstanbul siluetini özlediğimden mi, klasik otomobil merakımdan mıdır bilinmez, ekranda ne zaman eski bir Türk filmi görsem, orada bir süre mola veriyorum. Bakıyorum da, etrafta benim gibi çok insan var. Okurumuz Edibe Öğreten Göçer'in mektubu ise öyle sıcak, öyle sahici ve samimiydi ki, sizlerle paylaşmadan edemedim: "Yüksel Ağabey merhaba. Ben 26 yaşında evli bir bayanım. 90'lı yıllarda okuldan eve döndüğümde cebimde mutlaka ayçekirdeğıi olurdu. Niye mi? Öğlen saat 13.30 gibi evde olduğumdan, o saatlerde çıkan harika Türk filmlerini izlediğimde annemle, ağabeyimle, ablamla o çekirdekleri çitleyerek TV izlemek için... Ama şimdi o tat yok. Eşimle gündüz TV karşısına geçtiğimizde onca kanal arasından hiç Türk filmi göremiyorum. Maalesef bizde Yeşilçam TV de yok. İnanın o kadar gına geldi ki evden kaçanlardan, gayrimeşru çocuklardan... Hepsi aynı saatte ve aynı tarz insanlar ekranda. Benim yeğenim var 7 yaşında. Mesela Cilalı İbo'yu bilmiyor. Ben 7 yaşındayken Cilalı İbo'nun serisini ezberlemiştim. Hababam Sınıfı, okuldaki en büyük matrağımızdı. Ben Süt Kardeşler'i izletmeyi istiyorum. Ben Türkan Şoray'ın hülyalı bakışlarını özledim. Ben Gırgıriye'yi, ille de Kemal Sunal'ı özledim. Lütfen ağabey, benim çocuklarım da "Senin annen bir melekti" ya da "Nnnayır, nnnolamaz, yalannn söylüyorsunnn" ile büyüsün. Ben çocuğumla kışın sobamı yakıp, TV karşısında Ediz Hun'u izleyerek, çekirdek çitleteyim. İnan o zaman her şey daha güzel olacak. Hem o zaman genç kızlarımız da bu filmleri izleyip, eve bağlanır, evden kaçmalar da olmaz... Saygılarımla..." Nasıl? Mektup, başlıbaşına bir Türk filmi repliği gibi değil mi? Eminim içinizden çok kişi bu isteğe şiddetle karşı çıkacak, kimi de "Hah, tam benim içimden geçenleri söylemiş" diyecek... Bu ülkenin insanına eski Yeşilçam' ı unutturmak çok zor. Aslında yapımcılar da bunun farkında. Yeni dizilerin içine eski Yeşilçam motiflerinin sıkıştırılması tesadüf mü sanıyorsunuz?