Tam bir ay önce yazmıştım, "Hadise kötü yönetiliyor" diye... Menajeri bu yazıya tepki gösterip, saçma sapan bir basın açıklamasıyla yanıt vermeye çalışmıştı. Şimdi bakıyorum da medyanın hatırı sayılır, sözü dinlenir yazarları ve müzik otoriteleri ağız birliği etmişçesine Hadise'nin kötü yönetildiğini söylüyorlar. Perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi. Hadise'nin etrafındakiler bunu anlamadılar ya da anlamamak daha çok işlerine geldi. Meslekte 25 yılımı geride bıraktım. Bu işlerde azıcık tecrübe sahibi olduğum söylenebilir. Hadise ile ilgili tehlikeyi günler öncesinden görüp, ilgilileri uyarmaya çalıştım ama başaramadım. Zira gecede 25 bin liralık "ekstra" rant herkese tatlı gelmişti. Hadise, Eurovision'a bir sporcu gibi hazırlanacağı yerde, o bar senin, bu gece kulübü benim sahne alıp, duruyordu. Vücudunu ve sesini öyle yormuştu ki, Eurovision finalinde sesi, yokuş çıkan astım hastası gibiydi... Hadise'nin etrafını çevreleyen "sözde" kurmaylarının en büyük hatası, TRT ile ipleri kopartmalarıydı. (Sırf bu yüzden TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, final gecesi Rusya'ya gitmekten vazgeçti) Asli görevleri "iletişim" olan kurmaylar. Hadise'nin etrafına duvar örmeyi marifet saydılar. Oysa TRT'nin olanakları sonsuzdu, sırt çevirdiler. Ardından klip inatlaşması geldi. Olan, Hadise'nin tanıtımına oldu. Kıyafet seçiminde de kimseyi dinlemediler. En "Avrupalı" şarkıcımızı alıp, dansöz kıyafetinin içine soktular. Zaten adamlar bizi fes, dansöz ve lokumdan ibaret sanıyorlar. Bu şahane (!) imajımızı iyice kazıdık kafalarına... Eurovision'a değil de sanki beş yıldızlı otelin Türk gecesine gidiyor gibiydik... Kimse dördüncülüğü başarı sayıp, "Patricia Kaas'ı bile geçtik" diye böbürlenmeye kalkmasın. Seneye Ajdar katılsın, bu gurbetçi desteğiyle yine ilk 10'a girer... Diyeceğim o ki; önce kendimize karşı dürüst olursak, kimseyi kandırmamıza gerek kalmaz!