Estetik cerrahlarının sıra dışı yaşamlarını konu alan Nip/Tuck dizisini uzun süredir izlemiyordum. Perşembe akşamı gece yarısını biraz geçe gözüm e2 kanalındaki diziye takıldı. Aman ki ne aman... Dizi hepten 'doz aşımına' uğramış. İzlediğim bölüm, sevgililerin ayrılma sahnesiyle açıldı. Ama diyaloglar yataktaydı ve iki değil, üç kişi arasında geçiyordu!.. Bu arada Tarantino filmlerine özenmiş olacaklar ki, ameliyat sahneleri siyah-beyaz; sadece yaralar, kan damlayan neşterler ve tampon yapılan kanlı pamuklar 'doğal renginde' idi. Dizide konu edilen seks fantezileri ise akıl alacak cinsten değildi. Vampir gibi yaşayan genç çiftten kadın olanının boğazına, partnerinin kolayca kan emebilmesi için özel bir aparat yerleştirdi doktorlar... Sonra bir cerrah onları, muayene odasında sevişirken yakaladı. Erkek olanı, nekahat dönemindeki sevgilisinin boynundaki yaradan kan emmeye çalışıyordu. Doktor, dolaptan bir torba kan alıp, çifte attı ve "Bunu da için ve defolun buradan" dedi... Diğer yandan dizideki estetik cerrahlar ne zaman fantezi düşlese ya da kafaları bir şeye bozulsa, hemen ameliyathaneye koşup, narkoz maskesini ağızlarına, burunlarına dayıyorlardı. Hani neredeyse beyaz peynirkavun eşliğinde 'anestezik çilingir sofrası' kuracaklardı ameliyathanede... Bu arada Doktor Troy'un laboratuvardan gelen bulgularında kanser hastalığının nüksettiği anlaşıldı. Troy, son günlerinde kendisine büyük iyiliği dokunan ve moral destek veren bir kadınla evlenip, ona 'iyilik' yapacağını düşünerek, alelacele nikah kıydırdı. Ama bir gün sonra laboratuvardan test sonuçlarının karıştığı ve hasta olmadığı bildirildi. (Demek ki bu tür vakalar sadece bizde olmuyormuş) Doktor Troy, bir 'zoraki' karısına baktı, bir aynaya... Ölmeyeceğine sevinemedi bir türlü... Velhasıl, 'neşter' etkisi yaratan bir bölümdü. Ruhen kanlar içinde kaldım...