Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün son günlerdeki gerilimi azaltmak adına Başbakan Erdoğan ile birlikte yasama, yürütme ve yargı organlarının üstü düzey görevlilerini yemekte ağırlaması son derece yerinde bir girişimdi. Umarım memlekete faydası olur. Haber bültenlerinde yemek görüntülerini izlerken, aklıma son günlerin popüler yarışması "Yemekteyiz" geldi. Tam kaleme davranıp, tatil günü için "Çankaya'da Yemekteyiz" konulu fantezi bir yazı yazmaya hazırlanırken, bizim köşenin assist kralı, sevgili okurum Hakan Eracun benzer bir yazı göndermesin mi? Son günlerdeki siyasi gerilimi az da olsa azaltacağı umuduyla, değerli liderlerin de hoşgörülerine sığınarak, yayınlıyorum: Dış Ses: Finalde İstanbul'un incisi Boğaz'dayız. Son yarışmacımız Recep Bey misafirlerini Dolmabahçe'de yer alan Home Ofis'inde ağırlayacak. Recep Bey evli ve 4 çocuk babası. Yoğun temposundan vakit kalır ise stres atmak için yemek yapmayı seviyor. Recep Bey, sizi alışveriş yaparken görüntüleyemedik. Bu poşetler nasıl buraya geldi? Recep: Korumalar erken kalkıp alışverişi yapmışlar. Yemek öncesi vereceğim aperatiflerden, kumrulu sandviçi hazırlayarak mönüye başlamak istiyorum. Deniz: Recep Bey'in iyi bir ev sahibi olamayacağını düşünüyorum. Mönü seçimi yanlış. Girişte kumrulu sandviç, ana yemek İzmir köfte, radika salatası ve zerde tatlısı tamamen İzmir yemekleri... İzmir halkına oynuyor gibi geliyor bana. Ben kendisinden hamsikoli, karalahana sarması gibi Rize yöresi yemekleri beklerdim. Tavrımı puanlamada ortaya koyacağım. Devlet: Valla mönü seçimi Diyarbakır ve Adana'ya da teğet geçmiş. Lebeni yoğurt çorbası, duvaklı pilav, içli köfte Güneydoğu Anadolu yemekleri. Kendisi hem batı hem de doğu yemekleri ile popülaritesini artırmaya çalışıyor. Eve ayakkabı ile giriliyorsa puan kırarım. Hijyene teğet geçmemek lâzım. Ayrıca ikinci salata olarak Gavurdağı ile polemik yaratılmaya çalışılmış. Çok yanlış... Dış ses: Recep Bey mönüyü tamamlayıp, üzerini değiştirdi. İlk misafirimiz de kapıyı çaldı. Yemekteyiz başlıyor. Recep: Ooo buyurun, buyurun, ikinizin aynı anda gelmesi çok hoş. Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz. Ahmet Bey yine katılmayacak galiba, neyse biz hemen yemeğe geçelim. Deniz: Recep Bey böyle bir ışıklandırmalı ampul bolluğu masada şık olmuş. Ama enerji beleş herhalde... Bir de benim kaşığımda leke var. Ben başka servis yerine yanımda getirdiğim oklarla yesem darılmazsınız, değil mi? Devlet: Benim kumrumdan da kuş tüyü çıktı, ben yiyemeyeceğim. Recep: Kardeşim 5 liralık kumrudan promosyon olarak kuş tüyü çıkar tabii. Siz TOKİ'den ev çıksın diye mi bekliyordunuz? Deniz: Ben biraz salata alsam. Recep: Salataya ana yemekle dokunsak daha iyi bence. Yemek servisi hızla devam eder. Dış ses: Yarışmacılarımız yemeklerini bitirdiler şimdi gecenin sürprizine geldi sıra... Recep Bey'in getirdiği Devlet Halk Dansları Topluluğu geceye renk katacak... Ve gecenin sonunda yorumlar. Deniz: İçecek olarak Ankara maden suyunu hiç tutmadım. Madem mönüde İzmir'e ağırlık veriyorsun, suyu neden İzmir'den getirtmiyorsun? "İzmir'in suyunda arsenik var" lafı beni çok üzdü. Ankara'nın suyu çok mu iyi? Bir de bu dokunulmazlıkları kaldırmak gerekiyor. Ne o öyle, salataya dokunma bekle... Ben aradığımı bulamadım. Benim puanım 4... Devlet: Mönüyü ve getirdiği ekibi beğenmedim. Söylenen şarkı Urfa, Diyarbakır, Mardin, delale lorke, akar sular derin derin hatune lorke... Ne alâka efendim? Tamamen Güneydoğu'da ben birinciyim havası vermeye çalışıyor. Oldu olacak "Nobre Nobre Nobre, Marsiyo Nobre" diye de söyletip Fenerli ve Beşiktaşlılar'dan da oy almaya çalışsaydı. Ayrıca Horasan Mengisi bizim yörenin oyunu. Bu nedenle benim puanım 3... Recep: Arkadaşlar her şeye tepkili gelmişler. Ben elimden geleni yaptım, Deniz Bey kendi evinde tulum çaldırıp, horon teptiriyorsa, benim de İzmir ağırlıklı mönüm normal... İnşallah ben birinci olurum. Dış ses: Geceye katılmayan Ahmet Bey'in vereceği oy, birinciyi belirleyecek. Şimdi küçük bir ara... Her şey az sonra değil, birkaç ay sonra 30 Mart sabahı belli olacak... Bizden ve demokrasiden ayrılmayın.