Magazin programları, gazetelerin magazin ve yaşam sayfaları ne zaman konu sıkıntısı çekse, gözlerini hemen "eski sanatçılara" çevirirler. Bir zamanlar çok ünlü olmasına rağmen, şimdilerde bir köşede hayatının son günlerini büyük zorluklarla geçiren sanatçıların alışıldık öyküsü, beylik cümlelerle yeniden ısıtılır. Ve bir süre havanda su dövüldükten sonra eski sanatçılar yine mütevazı yaşamlarına çekilir, gazeteciler de yeni haberler için yola koyulur... Bu yıl Issız Adam filmi sayesinde bit pazarına nur yağdı. Pikaplar tavan arasından çıkarıldı, eski LP'lerin tozu alındı. 70'li yıllara damgasını vuran sanatçıların şarkıları radyolarda çalınır oldu. Televizyon programları, eskileri ekrana çıkarmak için birbirleriyle yarıştı. Hatta merhum sanatçılara bile programa gelmeleri için davette bulunuldu. Sadece şarkıcılar mı? Sinema ve tiyatro oyuncularının rol aldıkları eski filmler, diziler de ekranda resmi geçit yapıyor. Ekonomik kriz, yeni dizi çekmeye el vermediği için, eskiler defalarca ekrana taşınıyor. O dizilerde, filmlerde oynayanlar ise kursaklarında bir lokma yokken, sarındıkları battaniyelerin altında yutkunarak o filmleri, dizileri izliyorlar. Eski sanatçıları, ömürlerinin son demlerinde hak ettikleri gibi yaşatabilmek için öyle büyük organizasyonlara, dev bütçeli fonlara filan ihtiyaç yok. Telif Yasası'nda yapılacak küçük bir değişiklik, hepsinin hayatını kurtaracaktır. Her yeni gösterim, dinletilecek her eski eser için onların hakkı ödenirse, sorun kalmaz. Meselenin çözümü, aslında bu kadar basittir!..