Var mısın Yok musun?"da haftanın en dramatik bölümü, Hicran'ın yarıştığı perşembe gecesiydi. Hicran, kendisine bu ismi koyanları mahçup etmemek istercesine, yarışmadan eli boş döndü... Yarışmanın ilginç anlarından biri ise Afgan vatandaşı Hekim'in 40 yıldır görmediği akrabalarını, Var mısın Yok musun? yarışması sayesinde bulmasıydı. Bizim kutuların ta Afganistan'da bile dikkatle izleniyor olmasına mı şaşıraym, Acun'un da tıpkı Serap Ezgü ve İnci Ertuğrul gibi "kayıp bulma kulvarına" kaymasına mı hayret edeyim, bilemedim... Hazır söz bu yarışmadan açılmışken, yarışmacıların kutu seçme konusunda uyguladıkları yöntemlere de şaşırdığımı itiraf edeyim, Kutular tamamen şans eseri seçilmesine ve içlerindeki miktarın da tesadüfen konulmasına rağmen, yarışmacıların ısrarla bir "sistematik" değerlendirme yapmasına çok gülüyorum. Örneğin; "18'de mavi çıktı demek ki 19 numarada kırmızı çıkacak" gibi bir teorinin mantığı var mı? Ya da "Yeni yarışmacıların kutusunda daima yüksek rakam vardır" tezinin dayanak noktası nedir? Her şeyin tesadüfe dayalı olduğu bir yarışmada "kuram geliştirmek" olsa olsa programın dramatik örgüsüne katkıda bulunmak içindir... Ve son söz: Var mısın Yok musun? geçen yılki reyting sonuçlarını arıyor. Acaba her şeyi olduğu gibi bu yarışmayı da çabuk mu tükettik? Yoksa Acun ve yarışmacıları yaz boyunca değişik programlarda görmek, "özlememize" engel mi oldu? Neyse, önümüzdeki maçlara bakalım...