Altın Adımlar adlı folklor yarışmasını, son yıllarda TRT'nin ekrana getirdiği en keyifli program olduğunu söylersem, abartmış olmam. İlk gecenin heyecanıyla birlikte ortaya çıkan teknik aksaklıkları ve sunucular Korhan Abay ile Sinemis Candemir'in tekleme ve unutkanlıklarını saymazsak, yarışmanın, hedefi 12'den vurduğunu söyleyebilirim. Jüri, hem neşeli hem yapıcıydı. Aşkın Nur Yengi'nin konuya hakimiyeti herkes için sürpriz oldu. Dersine çok iyi çalışmıştı. Sanatçı sezgilerini ise hep doğru zamanlarda kullanmasını bildi. Yavuz Bingöl hem türküleriyle, hem de üzerine giydiği "sıfırcı hoca" önlüğüyle geceye keyif kattı. Müjde Ar son aylarda görmeye alıştığımız "sürprizlere açık" duruşuyla, yarışmanın ilgi odağı, cazibe merkeziydi. Pek çok izleyici gibi ben de "Yılmaz Erdoğan keşke hep o masada otursa" diye geçirdim içimden. Umarım bundan sonra konuk edecekleri misafir jüri üyeleri de bu neşeli katkı ve sempatiyi sağlayabilir. Ve İTÜ Konservatuarı Öğretim Üyesi Ahmet Demirbağ... Sanki üzerinde yaşadığımız coğrafyanın her santimetrekaresini yüreğine ve belleğine kazımış. Oradan çıkarıp, önümüze serdiği her "parsel" ile memleketimizi bize bir kat daha sevdirdi. Korhan Abay bu işlerin piri, üstadı. Ama keşke bir folklor yarışmasını "papyonla" sunma konusunda ısrarcı olmasaydı. Takım elbisesinin üzerine poşu bağlasın demiyorum. Kravata bile razıyım. Ama ya papyon?.. Altın Adımlar, bu ülkeyi üçe-beşe bölmeye niyetlenenlerin gemi azıya aldığı şu günlerde, farklı kültürlerin bir arada nasıl muhteşem bir mozaik oluşturduğunu, folklorun ve türkülerin nasıl "yapıştırıcı" bir etkisi bulunduğunu gözlere önüne sermesi açısından muhteşem bir zamanlama ile ekranlara geldi. Hele Fethiye Ölüdeniz'den kalkıp gelen ve "Deli Kız Sinisi Geliyor" oyununda hem folklor figürlerini sergileyip, hem türkü okuyan yaşlı İngiliz turistleri izlemeye doyamadım. İtalyan Barış Gelini'nin duvağına kan ve kir çalan caniye isyan edip, nefret kustuğumuz şu günlerde yaşlı İngiliz misafirlerimiz az da olsa yüreğimizi soğuttu. Zira burası "her şeye rağmen" dünyanın en misafirperver insanlarının yaşadığı, kültürlerin kavşak noktasında atılan her adımın "altın değerinde" olduğu bir coğrafyaydı.