İKİ haftadır Türkiye'nin yakın tarihini ekranlara taşıyan dizi ve belgesellere bakıyorum. Ortak özellikleri: İdam sehpaları... atv'nin her yönüyle muazzam dizisi Hatırla Sevgili, Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam sahneleri ile açılmıştı. Son bölümde ise Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam sahneleri yürekleri burktu. Bu sahneler Nebil Özgentürk'ün hazırladığı Türkiye'nin Hatıra Defteri belgeselinde de yer alacakmış. Zaten söz konusu belgeselin en ilginç bölümlerinden biri de karnında bebeği ile idam sehpasına çıkartılan, ancak hamile olduğu anlaşıldıktan sonra "bebeğini doğurana kadar idamı ertelenen" bir kadının, yönetmen Mustafa Altıoklar tarafından kısa filme dönüştürülen hikayesiydi. Önceki akşam gözüm TürkMax kanalının dizi olarak yayınladığı Zincirbozan filmine ilişti. 12 Eylül sonrası cezaevi avlularında alelacele kurulan darağaçlarında sallandırılan gençlerin görüntüsü vardı. Reşit olup olmadığı bugün bile tartışılan genç Erdal Eren'in idam edildiği sahnede gıcırdayan ipin sesi hâlâ kulaklarımdan gitmiyor. Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan, Erdal Eren ve hamile kadın... "Yakın tarih" denildiğinde bizim senaristlerin, yönetmenlerin, yapımcıların akıllarına "idamdan" başkasının gelmemesi ne acı... Bugün hala darbeyi, çeteleri "tarif etmeye" çalışıyoruz. Yani ipe un seriyoruz. "İpe can serenlerin" ülkesinde... Asıl işleri siyaset ve sosyoloji yazmak olan "ağabeylerimiz" ekran başında yarışma izleyip, televizyon eleştirmenlerinin karasularında bayrak göstermeyi marifet sayacaklarına, azıcık bu konularda kalem oynatsalar ya?