KANAL 24'te bu yıl Oscar adayı olan Bitmeyen Savaş belgeselini ibretle izledim. Her ne kadar Irak'a "demokrasi getirmek" bahanesiyle girip, binlerce masumun kanına girmiş olsalar da, ABD'ye hakim "medya demokrasisine" bir kez daha şapka çıkardım. Ben ABD yönetimini bu denli güç durumda bırakan, savaşın ve kanın tüm sorumluluğunu bu denli cesaretle onların üzerlerine yıkabilen bir başka belgesel daha izlemedim. Bizde olsa yönetmen Charles Ferguson'u yakalayıp, vatan haini diye linç ederler. Bizler ne yazık ki tarihi olayları, üzerlerinden 30 yıl geçtikten sonra belgeselleştirebilme cesaretine sahibiz. Amerikalı ise o kadar beklemiyor. Üstelik Oscar'a aday gösteriyor. Birinci bölümde beni en çok etkileyen, Bağdat işgali sırasında ABD ordusunun yağma ve talana seyirci kalmasıydı. Oysa kentte tarihi, kültürel ve dinsel öneme sahip tam 20 bölge "öncelikli koruma" için tespit edilmişti. ABD askerlerinin yağmaya karşı koruduğu tek yer ise Petrol Bakanlığı binasıydı!.. İşte o anda harekatın "ne uğruna" yapıldığı, kan ve barutla sıvanamayacak kadar büyük bir açıklıkla ifadesini bulmuştu...