Mor ve Ötesi'ni Türkiye'ye duyuran, ilk albümlerinin "ilk haberini" yapan bir gazeteci olarak, grubu yıllardır dikkatle izliyorum. Grup olarak kalmanın son derece güç olduğu bir sektörde yıllardır bir arada müzik yapmayı becerebilen Mor ve Ötesi'ni beğeniyle dinleyenlerdenim. TRT'nin Eurovision için bu gruba beste sipariş etmesini ise "cesur" bir karar olarak yorumlamıştım. Kurum'un, besteyle ilgili olarak "İlle de içinde Türk folklor motifleri olsun" şeklinde dayatmada bulunduğu haberlerine temkinli yaklaşmış, yine de uyarıda bulunmaktan geri durmamıştım. "Deli"yi dinleyince "dayatma"dan eser olmadığını görüp, rahatladım. Zaten benim tanıdığım Mor ve Ötesi de kendi doğrusundan şaşmazdı. "Deli"ye gelince... Birazdan yazacaklarım; gazeteci, eleştirmen ya da jüri üyesi Yüksel Aytuğ'un değil, sıradan müzik dinleyicisi Yüksel'in yorumudur. Yani, Eurovision şarkı yarışmasında eserlere SMS gönderen alelâde birinin izlenimleridir. Bu nedenle şimdiki satırlarımın TRT ve grup açısından daha büyük bir öneme haiz olduğunu düşünüyorum. Deli, Eurovision için "özel" olarak hazırlanmış bir şarkıdan ziyade, grubun müzikal çizgisini ısrarla koruyan bir "albüm" şarkısı. Bana göre bu, takdir edilmesi gereken bir durum. Eurovision'da SMS için eğilip, bükülmeyen, tavrından ve tarzından ödün vermeyen Mor ve Ötesi'ni kutluyorum. Sanırım bu şarkı, hayranlarının "endişelerini" de gidermiştir. Şarkıyı beğendim. Ancak tek eksiği, melodinin zirve yaptığı bir bölümden ve akılda kalıcı bir nakarattan yoksun oluşu... Şarkı bittiğinde insan içmeye hazırlandığı yarım bardak çayın, garson tarafından kendisine sorulmadan alınıp, götürüldüğü hissine kapılıyor. Yine de Mor ve Ötesi, "kemik" gurbetçi oylarının üzerine, artık rock müzik ile yatıp kalkan Avrupa'nın tarafsız oylarını da ekleyip, iyi bir sonuca ulaşacak gibi görünüyor.