Binbir Gece dizisinde Evliyaoğlu Ailesi'nin yaşadığı köşkteki olaylar, Onur-Şehrazat-Kerem-Bennu dörtgeninde yaşananların önüne geçti. Öyle tahmin ediyorum ki, izleyici Ali Kemal cephesiyle çok daha fazla ilgileniyor. Ancak Evliyaoğlu Ailesi'nin "uzlaştırmacı" ve "akil" üyesi Nadide Hanım'ın uyguladığı çifte standart da gözlerden kaçmıyor. Ali Kemal, Füsun'u aldattığında, çocuklarını kocasına göstermek istememiş ama Nadide Hanım bunun çocuklar adına büyük bir haksızlık olduğunu ileri sürüp, engellemişti. Ama Füsun, Ali Kemal'i aldattığında aynı Nadide Hanım anneyi, çocuklarının uzağına, sürgüne göndermekte bir sakınca görmedi. Ee, ne de olsa biri oğlu, diğeri gelini... Dizi her ne kadar bu konuda "kötü" bir mesaj veriyormuş gibi görünse de, "hayatın gerçeğini" göz ardı edememiş. Bu arada Yaprak Dökümü'nde de seyircinin dikkati, ailenin yaşadığı eski köşkten ziyade, Fikret'in Adapazarı'ndaki evine odaklanmaya başladı. Tahsin ile Fikret'in "tensel" yakınlaşması diziyi "gerçeküstülükten" kurtardı. Her iki dizide de yan öykülerin, ana hikayenin önüne geçmesi acaba senaristlerin kaleminin kıvraklığından mı, yoksa lastik gibi uzatılan ana öykülerin tıkanıklığından mı kaynaklandı, işte buna karar veremedim.