Son günlerde hangi kanalı açsam, bir politikacı propaganda yapıyor. Seçimler yaklaşırken ekran kocaman bir kürsüye dönüştü. Lâf, lâf, lâf... Öte yanda vatan evlatları şehit düşerken, insan, politikanın yalnızca "laf üretmek" olduğu hissine kapılıyor... Arena, "Seçim Arenası" haline dönüştü. Siyaset Meydanı, Seçim Meydanı oldu. 32. Gün rotasını siyasete çevirdi. Okan Bayülgen, NTV'de siyasi tonları ağır basan bir programa soyundu. Ahmet Hakan da CNN Türk ekranlarında gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle birlikte parti liderlerini tek tek ağırlamaya çalışıyor. Listenin sonu yok... Kapanan Meclis, sanki ekranda yeniden açıldı. Kanalların tümü TBMM TV'ye döndü. Ancak "asıl yapılması gerekene" nedense kimse yanaşmıyor. Siyasi parti liderlerini aynı programda karşı karşıya getirecek bir canlı yayın tartışması her nedense bir türlü gerçekleşmiyor. Oysa bizim halkımız "ekranda görüp, oylamaya" fena halde alıştı. Günde ortalama 3 buçuk saatini ekran başında geçiren milletimiz, hayatı "düz kare" algılıyor. Öyleyse ne yapılmalı? Siyasiler tek tek programlara konuk olup, "propaganda" yapacaklarına, bir araya gelip, ekranda yarışmalı!.. Fikirler ve iddialar henüz tazeyken, yani gazete sütunlarında, köşe yazılarında, televizyon haberlerinde eğilip, bükülmeden, karşıt fikirdeki en yetkin ağız tarafından "anında" yanıtlanmalı. Parti liderlerinin birlikte katılacağı bu programlar her hafta ayrı bir televizyon kanalında tekrarlanmalı. İzleyiciler de SMS oylarıyla liderlere rehberlik etmek üzere "eğilimlerini" ortaya koymalı. ABD'deki, Fransa'daki başkanlık ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın tercihini belirleyen en önemli kriter, adayların bu tür tartışma programlarında ortaya koydukları performanslardır. Bugün Türkiye'de en büyük siyasi kitleyi, "kararsızlar" oluşturuyor. Onları "karara" vardıracak yöntem, "iddia sahiplerinin" ekrandaki canlı yayınlarda kozlarını paylaşacak cesareti göstermeleridir. Halk tek taraflı propagandadan ve medya üzerinden yürütülen polemiklerden yoruldu. Artık oy vereceği partiyi ve liderini "çıplak halde" görmek istiyor. Tabii meydanlarda "birlik, beraberlik" diye atıp tutanlar, aynı stüdyoya "birlikte" girmeyi başarabilirlerse...