Hülya Avşar, tenis sporunun tanıtılması için pek çok federasyon başkanından daha etkili ve faydalı olmuştur. Hakkını teslim ediyorum. Ama aynı zamanda bu sporun "magazinel bir sosyete eğlencesi" gibi algılanmasına -dolaylı yoldan da olsa- sebep olmuştur. Zira tenis denilince bizim magazinci dostlarımızın aklına hemen "Hülya'nın selülitlerini nasıl çekebilirim?" sorusu gelir. İstanbul bir kaç gündür çok önemli bir tenis organizasyonuna ev sahipliği yapıyor. Dünyanın pek çok ünlü tenisçisi Sony Ericsson WTA Tour İstanbul Cup '07 için şehrimizde. İlk gün Topkapı Sarayı'nın harem bölümünde Osmanlı kıyafetlerine bürünen yabancı tenisçiler, gazete sayfalarını süslemişti. Peki sonra? Sonra "tıs" yok... Sadece spor sayfalarında rutin birer haber olarak kaldılar. Oysa tenis turnuvaları başta magazin servisleri olmak üzere dünyanın her yerinde gazeteci ve televizyoncular için haber cennetidir. Sporcular turnuva dışında ne yapar? Nereleri gezer? Nasıl alışveriş eder? Turnuvayı izlemeye gelen ünlüler ne giyer, ne yer, ne içer? Örneğin Wimbledon ya da France Open sırasında Avrupa'nın jet seti adeta görücüye çıkar. Haftalık dergiler onların haberleriyle dolar, taşar. Gazeteler özel ekler yayınlar. Televizyonlar özel programlar hazırlayıp, canlı yayınlar yapar. Bizde ise CNN Türk'ün "lütfen" canlı yayını dışında İstanbul Cup'ı gören, duyan yok. Eski bir spor yazarı olarak beni en çok üzen ise bu hafta Popstar Alaturka yarışmasında yaşananlardı. Turnuvanın sponsorlarından ve yarışmanın ev ödülünü verecek olan Garanti Koza'nın bir yetkilisi sahneye geldi ve jüri üyelerine "Sizleri İstanbul Cup'ın özel koltuklarında ağırlamaktan onur duyarız" dedi. Armağan Çağlayan atıldı: "Garanti Koza denilince ben de zannettim ki, bize özel armağan vereceksiniz..." Yetkili sahnede şok yaşarken bu kez Bülent Ersoy lafa girip, "Ayol bunlar reklam peşinde" mealinden bir şeyler mırıldandı. Şu manzaraya bir bakın: Venus Williams, Maria Sharapova ve Elena Dementiava gibi dünyanın en ünlü tenisçileri kalkıp, İstanbul'daki turnuvaya geliyor ve bizim "heyet-i umumiye" burun kıvırıyor... Dünyanın diğer ülkelerinde starlar, tenis turnuvalarının prestij koltuklarında yer bulabilmek için organizasyon komitesi yetkililerine adeta yalvar yakar olurlar. Çünkü tenisi bilirler, spora ve sporcuya saygı göstermesini de... Tenis denilince akla Hülya Avşar'ın selülitlerinin gelmediği gün belki bizim ünlülerimiz de "rezervasyon" yaptırırlar... Ya da kabaran koltuklarından, başka koltukları görmeye fırsat bulabildiklerinde...