Perşembe akşamı Leonardo Da Vinci Sergisi için yeniden Koç Müzesi'ndeydim. Ama bu kez sergiyi gezmek için değil, "Leonardo Uzmanı" Bülent Atalay'ın seminerinde dinleyicilerden biri olmak için. Matematik ve Mona Lisa adlı eseri ABD'de 7 baskı yapan Atalay için batılılar "Çağdaş Rönesans İnsanı" tanımını yapıyorlar. Haklılar. Çünkü Atalay bize Leonardo'yu anlatırken sanki "mesai arkadaşından" söz eder gibiydi. Müthiş gözlem, araştırma ve mantık yürütme yeteneğini, son derece doyurucu, dinleyeni asla sıkmayan, şık espriler ve yerinde anekdotlarla tatlandırılmış eşsiz sunumuyla birleştirince Atalay'a hayranlığım bir kat daha arttı. Atalay, konuşmasını, reytinginin bir an bile düşmesine izin vermeyen usta bir TV programcısı titizliğinde kurgulamıştı. Derin, teknik konuların ardına hemen bir espri ya da anı ekliyordu. Bayıldım. Atalay öyle şeyler anlattı ki, Da Vinci Şifresi'nin yazarı Dan Brown adına üzüldüm. Zira ünlü yazar bu bilgilerin yarısına sahip olsaydı, en az iki kitap daha yazabilirdi. Hele Leonardo'nun ünlü Son Akşam Yemeği tablosu için model seçimi yaparken yaşadıkları, ayrı bir kitap ya da film konusu olabilirdi. Bunları burada uzun uzun anlatmayı çok isterdim. Ama ne yazık ki, yerim müsait değil. Söyleyeceğim şu ki, davetli olduğu halde Atalay'ın seminerini kaçıranlar, bir konuşmadan çok daha fazlasını ıskaladılar. İzleyiciler arasında Kanal 1'in Genel Müdürü Oğuz Koloğlu'- na gözüm ilişti. Pür dikkat izliyor, notlar alıyordu. Bu ülkede Da Vinci seminerlerini "not alarak izleyen" televizyon yöneticilerinin sayısının hızla artmasını diledim içimden... Niyeyse?..