HER fırsatta çocukları ve gençleri "yarınlarımızın teminatı" olarak gören, onlara bayramlar hediye eden Atatürk'ün duyarlılığını bugün kaçımız gösterebiliyoruz? "Çocuk işte" deyip önemsemediğimiz miniklerin, "Başında kavak yelleri esiyor" diye ciddiye almadığımız gençlerin aslında "yarınlarımız" olduğunu yeterince idrak edebiliyor muyuz? Hiç sanmam... Pazartesi günü TRT GAP kanalında müthiş bir belgesel izledim. Adı "Avludaki Küçük Adımlar"dı. Çocuk Tutuk Evleri'nde bulunan küçük kader mahkumları, Adalet Bakanlığı görevlileri ve psikologlarla yapılan söyleşiler, yapımcı-yönetmen Sevim Karaduman'ın cesur kurgusuyla, son derece çarpıcı ama nahif bir tarzda ekrana taşındı. Belgesel, hepimizin uzaktan tanıdığı, ama hiçbirimizin dokunmaya cesaret edemediği bir gerçeği yüzümüze çarpıyordu: "Orada yatanlar aslında biz büyükleriz..." Tutukevindeki çocuklar; aile içi şiddet ve tacizden, yalnız bırakılmışlıktan, şefkat ve güven eksikliğinden dolayı suça yönelmişlerdi. Toplum, gizli bahçelerinde kendi suç tohumlarına çiçek açtırıyordu. Dün Seda Sayan'ın programında yine eroin bağımlısı bir genç ve ailesinin dramına tanık oldum. Aynı gün gazetemiz Sabah'ta başlayan ve bir ailenin uyuşturucuyla mücadelesini anlatan "Beyaz Ölümün Kapkara Dünyası" adlı yazı dizisini hayret ve ibretle okudum. AMATEM'in son araştırmalarına göre Türkiye'de uyuşturucu kullanma yaşı 12'ye kadar düşmüş. Keşke gençliği bu kadar ilgilendiren, gerçekleri bu kadar çarpıcı bir şekilde anlatan "Avludaki Küçük Adımlar" belgeseli TRT GAP'a hapsolmasaydı. Keşke bugün, televizyonun en değerli saatinde, prime time'da, tüm kanalların ortak yayınıyla ekrana getirilebilseydi. Bugün 19 Mayıs... Ata'mızın gençliğe hediye ettiği bu anlamlı bayramı, coşkuyla kutlayalım. Stadyum çimlerinde, bembeyaz kıyafetleriyle kule yapan gençlerimizi avuçlarımız patlayana dek alkışlayalım. Ama bu kulelerin altına konulmaya çalışılan dinamitlerden de haberdar olalım. Bugün bir dakikalığına bile olsa, "parmaklarımızın arasından kayıp giden gençliğimiz için" ne yapabileceğimizi düşünelim... Bir gün bizim evlatlarımızın da bir belgesele ya da yazı dizisine konu olabileceği gerçeğini asla aklımızdan çıkarmadan...