Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''İhracatımız rekor kırdığı için ne kadar mutluysak, ithalatımızın kırdığı rekordan da o kadar rahatsızız ve bu konuda da çok ciddi ve somut çalışmalar yapıyoruz'' dedi.
Çağlayan, 2011 yılı ithalat rakamlarını değerlendirdiğin basın toplantısında, 2011'de 240,8 milyar dolar ithalat yapıldığını hatırlattı.
İthalatın rekor kırdığını belirten Çağlayan, ''Ama ben devlet olarak ithalata yasak getiremem'' dedi.
Çağlayan, asıl sorununun, her fırsatta ifade ettiği, bugün de söylediği gibi TL'nin değerli olmasının yaratmış olduğu komplikasyon olduğunu, sorunun, ihracat değil ithalat üzerindeki etkiden kaynaklandığını söyledi.
Zafer Çağlayan, ''İthalattan bahsedilmiyor' diyenlere bir kez daha şunu ifade etmek istiyorum ki madem ithalattan bahsedilmiyor, o zaman neden haziran ayından beri ithalatı azaltıcı önlemler alınıyor? Bunu bir sorun olarak görmesek neden Merkez Bankası, neden BDDK ve neden hükümetimiz ithalatı azaltıcı önlemler alalım? İhracatımız rekor kırdığı için ne kadar mutluysak, ithalatımızın kırdığı rekordan da o kadar rahatsızız ve bu konuda da çok ciddi ve somut çalışmalar yapıyoruz'' diye konuştu.
Geçen yıl Türkiye'nin ithalatının 173,1 milyar dolarlık bölümünün yüzde 71,9'u (enerji dahil) ara malları, 37,3 milyar dolarlık bölümünün yüzde 15,5'inin yatırım malları, 29,7 milyar dolarlık kısmın yüzde 12,3'ünün tüketim mallarından meydana geldiğini anlattı.
Çağlayan, en çok ithalat yapılan ilk 10 ülkeyi Rusya, Almanya, Çin, ABD, İtalya, İran, Fransa, Hindistan, Güney Kore ve İspanya olarak sıralayarak, bu 10 ülkenin toplam ithalat içindeki payının ise 138,9 milyar dolarla, yüzde 58 olduğunu kaydetti.
İthalat yapan firma sayısı
2011 yılında 65 bin 323 firmanın ithalat yaptığını açıklayan Çağlayan, şu bilgileri verdi:
''Bunların 32 bin 793'ü 100 bin dolar ve altında ithalat yapmış olup, bunların gerçekleştirdiği toplam ithalat değeri ise sadece 864 milyon dolardır. Yani ithalatçılarımızın yarısı, toplam ithalatımızın sadece binde 4'ünü gerçekleştirdi.
Ancak diğer taraftan, sadece 59 firmamız, 500 milyon doların üstünde ithalat yaptı ve bunların gerçekleştirdiği toplam ithalat değeri ise 96,7 milyar dolar oldu. Yani, ithalatımızın yüzde 40'ını, sadece 59 firmamızın ithalatları oluşturdu. Bu 59 firmanın ikisi kamuya, kalan 57'si ülkemizin en büyük özel sanayi firmasına ait. 2010 yılı ile 2011 yılı kıyaslandığında ise, 100 bin doların altında ithalat yapan gruptaki toplam ithalat sadece yüzde 7 oranında artarken, 500 milyon doların üzerinde ithalat yapan gruptaki toplam ithalat artışı yüzde 53 düzeyinde oldu.''
''Geçen yıl Türkiye'ye 14,3 milyon cep telefonu geldi''
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, geçen yıl Türkiye'ye 14,3 milyon cep telefonu geldiğini ve bunlara 1 milyar 744 milyon dolar ödendiğini belirterek, ''Ben bunu söylerken insanlara 'gidip telefon almayın' demiyorum, zaten diyemem. Ama sesli düşünüyorum; Biz 11 ayda bir kez cep telefonu değiştirecek kadar zengin bir ülke miyiz? Bu kadar harcama zenginliğimizi mi gösteriyor?'' dedi.
Çağlayan, 2011 yılı ithalat rakamlarını değerlendirdiği basın toplantısında, ithalatın yapısına bakıldığında, Türkiye'de üretimi hiç olmayan veya çok az olan mallar ile Türkiye'de üretilen ancak talebi tam olarak karşılamayan mallar bulunduğunu kaydetti.
Bu iki kalemin, ithalatın yüzde 84'ünü oluşturduğunu, yani her 100 dolarlık ithalatın 42 dolarının, hammadde açısından Türkiye'de üretimi hiç olmayan ya da çok az olan ürünlerden, diğer 42 dolarının da üretimi yetersiz olan ara ve nihai ürünlerden oluştuğunu anlatan Çağlayan, Türkiye'de yeteri kadar üretilebildiği halde ithal edilen malların toplamın yüzde 16'sını oluşturduğunu belirtti.
Türkiye'de hiç üretimi bulunmayan veya üretimi yetersiz olan ürünlerde Ekonomi Bakanlığı ve diğer bakanlıkların çok sayıda çalışma yaptığını ifade eden Çağlayan, bunların başında GİTES (Girdi Tedarik Stratejisi), yeni teşvik sistemi ve doğrudan yabancı yatırımların geldiğini söyledi.
Çağlayan, ''Amacımız bu kapsamdaki ürünlerin Türkiye'de üretim olanaklarını geliştirmek için gerekli yatırım ortamını oluşturmak, Türk yatırımcıları bu alanlara yönlendirmek ve yabancı yatırımcı çekmek'' dedi.
Türkiye'de yeteri kadar üretilebildiği halde ithal edilen ürünler için işin tüketicilere ve üreticilere düştüğüne işaret eden Çağlayan, ''Çünkü bir ürünün Türkiye'de üretildiği halde ithal ediliyor olmasının nedeni büyük oranda tüketicinin ihtiyaç ve kararlarına bağlı. Yani ithal bir ürün ya ucuz olduğu için ya da çok daha kaliteli kabul edildiği için tercih ediliyor'' şeklinde konuştu.
Çağlayan, üreticilere şöyle seslendi:
''Ürünlerinizdeki kaliteyi, kalite imajını, marka gücünüzü artırırsanız, hem iç piyasadaki yabancı rakiplerinizin önüne geçeceksiniz, hem de dışarıdaki ihracat gücünüzü artıracaksınız. Önümüzdeki dönem, bu konuda başarılı olanın öne çıkacağı bir dönem. Ya ARGE, ÜRGE, inovasyon ve marka yatırımlarınızı artıracaksınız ya da maliyet baskısı altında üretime devam edeceksiniz. Birincisini yaparsanız, bundan hem siz hem halkımız hem de Türkiye ekonomisi büyük fayda görecek. İşte bu nedenle biz Ekonomi Bakanlığı olarak ARGE ve marka konusunda ihracatçılarımıza ve üreticilerimize ciddi teşvikler veriyoruz.''
Üreticilerin ARGE ve ÜRGE'ye yatırım yapmadıkça, marka yaratmadıkça veya markalarına yatırım yapmadıkça, kaliteli üretimi bir ilke haline getirmedikçe, devletin yapacaklarının sınırlı kalacağını dile getiren Çağlayan, 2010 yılı verilerine göre, ihraç edilen ürünlerin kilogram fiyatının 1,23 dolar iken, Japonya'nın 3,84 dolara, Almanya'nın 3,55 dolara, Güney Kore'nin 2,87 dolara olduğunu kaydetti.
Örnekler
Zafer Çağlayan, geçen yıl Türkiye'ye 14,3 milyon cep telefonu geldiğini ve bunlara 1 milyar 744 milyon dolar ödendiğini kaydederek, ''Ben bunu söylerken insanlara 'gidip telefon almayın' demiyorum, zaten diyemem. Ama sesli düşünüyorum; Biz 11 ayda bir kez cep telefonu değiştirecek kadar zengin bir ülke miyiz? Bu kadar harcama zenginliğimizi mi gösteriyor?'' diye konuştu.
Çağlayan, şu bilgileri paylaştı:
''465 milyon dolar değerinde buzdolabı ve soğutucu, 172 milyon dolar değerinde çamaşır makinesi ithal ettik. Bu ithalatı, beyaz eşya sektöründe Avrupa'da yüzde 20'ye yakın paya sahip Türkiye yapıyor. İngiltere'de İtalya'da, Litvanya'da bizim ürünlerimiz aranırken, biz gidip onların ürünlerini alıyoruz.
Sadece 2011'de 871 milyon dolarlık ayakkabı ithal ettik. Yazık değil mi bu paraya? 2011'de 194 milyon dolarlık halı, 123 milyon dolar değerinde cam bardak ve eşya, 43 milyon dolar şemsiye, 65 milyon dolarlık ayna, 254 milyon dolarlık gömlek, 74 milyon dolarlık sabun, 95 milyon dolarlık çarşaf ve perde gibi mefruşat ürünü, 578 milyon dolarlık mobilya, 400 milyon dolar civarında lamba ve aydınlatma aracı, 461 milyon dolar deri bavul, kemer ve giyim ürünü ithal ettik.''
''Türkiye'de ilk kez 'İthalat Haritası' çalışması yaptık''
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan,Türkiye'de ilk kez 'İthalat Haritası' çalışması yaptıklarını belirterek, ''2011 yılında Türkiye'de yapılan 100 dolarlık üretim için 43 dolarlık ara ve yatırım malı ithal edildi. 2011 yılı sonu itibariyle Türk sanayinin imalatının ithalata bağımlılık oranı yüzde 43'dür'' dedi.
Çağlayan, 2011 yılı ithalat rakamlarını değerlendirdiğin basın toplantısında, ithalatın 2011'deki hızlı yükselişinin nedenlerine değindi.
Türkiye'nin 2011'de ithalatının yüzde 29,8 yükseldiğini, bu artış hızının ihracat artış hızından (yüzde 18,5) yüksek olduğu için kimseyi memnun etmesinin mümkün olmadığını dile getiren Çağlayan, ithalatın 2011'de yüzde 29,8 oranında artarak 240,8 milyar dolara ulaşmasının 5 ana nedeni bulunduğunu, bunların iç ve dış talebin hızlı artışı, emtia fiyatlarında sert yükseliş, TL'nin aşırı değerli oluşu ve üretim yapısı olduğunu söyledi.
Çağlayan, ''İthalat artışını ne tek başına TL'ye, ne tek başına emtia fiyatlarına, ne iç ne de dış talebe bağlıyoruz. 2011'deki yükseliş bunların tamamının ve sonuçlarını vereceğim çalışmamızda ortaya çıkan üretim yapımızın bir sonucudur'' dedi.
İthalat artışının nedenlerinin hepsinde kontrol güçlerinin bulunmadığını, ancak yaptıkları çalışmalar bulunduğunu dile getiren Çağlayan, şunları kaydetti:
''Türkiye'nin üretim yapısının değişmesi gerektiğini ve bizim buna önayak olabileceğimizi düşünüyoruz. Bazı malların Türkiye'de üretimi yok ya da yetersizse o zaman hem yerli hem yabancı yatırımcıları bu alanlarda yatırıma teşvik edebileceğimizi düşünüyoruz. Türkiye'de bulunmayan maden ve tarım ürünlerinin bulunduğu ülkelerdeki tesislerin Türk girişimciler tarafından satın alınabileceğini düşünüyoruz. Türk üreticisinin ARGE, marka ve ÜRGE yatırımlarına daha fazla ağırlık vereceğini ve kaliteli Türk malı imajının güçleneceğini düşünüyoruz.''
Çözüme yönelik yapılan çalışmalar
Çağlayan, yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi vererek, Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) ile sanayinin ihtiyaç duyduğu girdilerin tedarikinde sürekliliğin sağlanması ve etkinliğin, verimliliğin artırılması, ihracatta rekabet gücünün iyileştirilmesinin amaçlandığını söyledi.
Şu ana dek demir-çelik, otomotiv, kimya, makine, tekstil, tarım sektörlerindeki çalışmaları tamamladıklarını ve eylem planlarını hazırladıklarını belirten Çağlayan, artık sıranın bu eylem planlarını yürürlüğe koymaya geldiğini bildirdi.
Çağlayan, ''Eylem planları önümüzdeki günlerde EKK, ardından YPK'ya götürülerek Hükümet Planı haline getirilecektir'' dedi.
Birkaç gün içinde kamuoyu ile paylaşmayı planladıkları yeni teşvik sistemiyle hem cari açığı azaltmayı hem üretimi az ya da yetersiz olan ürünlere yönelik yatırımları artırmayı amaçladıklarını dile getiren Çağlayan, gerek Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) aracılığıyla, gerek yeni teşvik sistemiyle özellikle ithalatını yaptıkları ürünlere dönük doğrudan yabancı yatırımları artırmak için çalıştıklarını bildirdi.
Çağlayan, ''Burada amacımız, ne olursa olsun doğrudan yabancı yatırım çekmek değil. Biz ithalatını yaptığımız ürünlere dönük, sıfırdan yatırımlar için çalışmalarımızı yoğunlaştırdık'' dedi.
Mevcut Serbest Bölgeler uygulamasını bir üst boyuta çıkarıp Özel Ekonomi Bölgeleri sistemine geçeceklerini, özel ekonomi bölgelerinin uluslararası örneklerine benzer biçimde dış ticarete dönük üretim ve ticaret alanları yanında sağlık, turizm, ARGE, sinema-film, eğlence, eğitim, lojistik, bakım-onarım, yazılım gibi hizmet faaliyetlerini de kapsayan uzmanlaşmış, kümelenmeye dayalı yaşam ve cazibe merkezleri içeren bir yapı kurmayı planladıklarını anlatan Çağlayan, bu sistemin hem ithalatı azaltıcı, hem de ihracatı artırıcı bir özellik taşıdığını söyledi.
Çağlayan, bunların yanında kamu alımlarında yerli girdi kullanımının özendirilmesi ile klasik araçlar olan damping ve korunma önlemleriyle piyasa gözetimi ve denetim araçlarını da etkili biçimde kullandıklarını belirterek, ''Halihazırda 118 adet damping ve sübvansiyon önlemiyle, 14 adet de korunma önlemi yürürlüktedir. Halen 16 adet damping soruşturması ile 2 adet korunma önlemi soruşturması devam etmektedir'' dedi.
İthalat haritası
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, üzerinde uzun zamandır çalıştıkları ve bu hafta sonuçlanan İthalat Haritası çalışmasının Türkiye'de ilk kez yapıldığını ve bugüne kadar ithalat konusunda hiçbirinin bilmediği sonuçları gün yüzüne çıkardıklarını bildirdi.
Cumhuriyet tarihinde ilk defa ithalat ile ilgili tüm kurumların elindeki verileri birleştirdiklerini belirten Çağlayan, çalışmaya ilişkin şu bilgileri verdi:
''Üretim yapan 12 bin firmanın, ithalat yapan 13 bin firma, yani toplam 25 bin firmanın üretim, ihracat, ithal girdi, yurt içi satış verileri tek tek incelendi. Bunun için toplamda 13 milyon satır veri işlendi ve sonuçta çok karmaşık firmalar arası ekonomik ilişkiler ağının bir haritası çıkartıldı.
Çalışma ile 2008-2011 yılları arasında toplamda 25 bin firmanın bütün verilerini analiz ettik. Bu 25 bin firma 2011 yılında 660 milyar liralık ticaret, 388 milyar liralık üretim, Türkiye'nin ihracatının yüzde 72'sini, Türkiye'nin ara ve yatırım malı ithalatının yüzde 83'ünü gerçekleştiren firmalardır. Çalışmanın en önemli yanı ilk defa bu kadar kapsamlı bir büyüklük üzerinde Türkiye'nin ithalat yapısının analiz edilmesinden kaynaklanmaktadır. Çalışmada Türkiye'deki 12 bin imalat firması 36 farklı sektör altında sınıflandırılmıştır. İmalatçıların birbirleri ile ve dış ticaret firmaları ile aralarındaki ekonomik ilişkiler Maliye Bakanlığı verileri ile tespit edilmiştir. Firmaların ithalat ve ihracat verileri ise TÜİK verileri esas alınarak tespit edilmiştir. Böylece tamamen reel veriler baz alınarak her bir sektörün ithalat bağımlılık oranı tespit edilmiştir.
İthalat haritası çalışması ile Türk sanayinin ne kadarlık bir ithalat bağımlılığı gösterdiğini ilk defa ortaya koyma imkanı elde ettik. 2011 yılında Türkiye'de yapılan 100 dolarlık üretim için 43 dolarlık ara ve yatırım malı ithal edilmiştir. Yani 2011 yılı sonu itibari ile Türk sanayinin, imalatının ithalata bağımlılık oranı yüzde 43'tür. 2008 yılından itibaren bu oranının nasıl gelişim gösterdiğini incelediğimizde, 2008 yılında yüzde 41 olan oranın, 2009'da yüzde 38'e düştüğünü, 2010 yılında ise yüzde 40'a ulaştığını görmekteyiz.''
Sektörler bazında ithalat bağımlılık oranları
Bakan Çağlayan, 36 sektör bazında ithalat bağımlılık oranını ayrı ayrı belirlediklerini belirterek, ithalat bağımlılık oranının gübre üretiminde yüzde 72, demir-çelik sektöründe yüzde 69, kimyasallarda yüzde 56, motorlu kara taşıtlarında yüzde 51, tekstilde yüzde 43, beyaz eşya ve tüketici elektroniğinde yüzde 40, gemi ve tekne imalatında yüzde 34, mücevherat ve değerli taş sektöründe yüzde 29, demiryolu araçlarında yüzde 27, metal eşyada yüzde 27, makinede yüzde 25, hazır giyimde yüzde 19, mobilyada yüzde 11 olduğunu bildirdi.
Çalışmada yalnızca her bir sektörün üretimde ne kadar ithal ara ve yatırım malı kullandığı tespiti ile yetinildiğini, her bir ürünün içindeki tüm parçalar dahil ne kadarlık bir ithalat yapıldığının cevabının da bulunduğunu belirten Çağlayan, bu oranları sektörler bazında tespit ettiklerini söyledi.
Çağlayan, buna göre Türkiye'de 100 dolarlık bir otomobilde 56 dolarlık ithal payına karşılık 44 dolarlık yerli payı bulunduğunu, Türkiye'de üretilen bir makinede yerli payının yüzde 70,4 olduğunu açıkladı.
Zafer Çağlayan, 100 dolarlık hazır giyimin 75 dolarının yerli olduğunu, beyaz eşya ve tüketici elektroniğinde yerli payının yüzde 55, üretilen elektrikli makinelerde yüzde 50 yerli payı bulunduğunu dile getirdi.
''Türk sanayi üretiminin yüzde 66,07'sini iç pazara yönlendirmiştir''
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, 2011 yılındaki 210,4 milyar dolarlık ara ve yatırım malı ithalatının yalnızca yüzde 28'lik (58.2 milyar Dolar) kısmı yani dörtte biri ihracata giderken, bu ithalatın yüzde 72'lik aslan payı yurt içi tüketime gittiğini bildirdi.
Çağlayan, 2011 yılı ithalat rakamlarını değerlendirdiği toplantıda, Türkiye'nin 2011 yılında yaptığı ara ve yatırım malı ithalatının ne kadarlık kısmının ihracatta ne kadarının ise yurt içi tüketimde kullandığı sorguladıklarını belirterek, şu bilgileri verdi:
''Buna göre 2011 yılındaki 210,4 milyar dolarlık ara ve yatırım malı ithalatının yalnızca yüzde 28'lik (58,2 milyar dolar) kısmı yani dörtte biri ihracata giderken, bu ithalatın yüzde 72'lik aslan payı yurt içi tüketime gitmiştir. Türk sanayisi yaptığı ara ve yatırım malı ithalatını esas olarak iç pazara yönelik yaptığı üretimde kullanmaktadır. Buna karşılık Türk sanayisi, 2011 yılında ihracatta kullandığı 58,2 milyar dolarlık ara ve yatırım malı karşılığında 135 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir. Görüldüğü gibi, söylenenlerin tam aksine 2011 yılında 58,2 milyarlık ara ve yatırım malı ithalatına 76,8 milyar dolarlık üretim de biz ekleyerek 134,95 milyar dolar ihracat yaptık. Tam olarak hesaplamak mümkün olmasa da 58,2 milyar dolarlık bu ithalatın yaklaşık 12 milyar dolarının modernizasyon ve kapasite artırımı için kullanıldığı söylenebilir.''
Çağlayan, imalat sektörlerinin üretimde kullandıkları ithal ara ve yatırım malları ile katma değer yarattığını, ihracat yoluyla da bu katma değeri dövize dönüştürdüğünü belirterek, yalnızca 2011 yılında Türk imalat sanayisinin ihraç ürünlerinin üretiminde kullandığı 58,2 milyar dolarlık ara ve yatırım malı karşılığında, ihracat yoluyla 76,8 milyar dolarlık katma değeri Türkiye'ye döviz olarak geri kazandırdığını söyledi.
Türkiye'nin imalatının ithalat bağımlılık oranının 2010 yılında yüzde 40'a, 2011 yılında yüzde 43'e yükselmesinin nedenini sorarak, bu konudaki tespitlerine ilişkin bilgi veren Çağlayan, ithal hammadde/ara malı fiyatlarındaki artışın kaçınılmaz olarak Türkiye'nin ithalat faturasını yükselttiğini, ancak dışsal unsurlardan daha ziyade içerideki ekonomik yapıyı asıl konuşmaları gerektiğini kaydetti.
İthalat bağımlılığı Türkiye ortalamasının üzerinde olan sektörler
Çağlayan, ''İthalat Haritası çalışmamız bize gösterdi ki, Türkiye'nin en büyük üretim yapan motorlu kara taşıtları, demir-çelik, tekstil, plastik, elektrik makineleri, kimyasal, kağıt-kağıt hamuru, diğer metaller ve mamulleri gibi sektörlerindeki ithalat bağımlılığı, Türkiye ortalamasının üzerinde. Bu durum, baştan beri üzerinde vurgu yaptığımız sanayideki yapısal dönüşümün, ithalat yönüyle de çok önemli olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır'' dedi.
Geçen yıl Türk sanayisindeki büyümenin de ithalat bağımlılığını artıran içsel bir unsur olduğunu, burada üretimin artması değil, üretimin dengesiz artmasının üzerinde durduklarını dile getiren Çağlayan, şu bilgileri verdi:
''Türkiye genel sanayi büyümesinin üzerinde büyüme gösteren sektörlerin ithalat bağımlılığı yüzde 50 iken, daha az büyüme gösteren sektörlerin ithalat bağımlılık oranı yüzde 25. Bunun anlamı 2011 yılında sektörlerin dengeli büyümemesi, aşırı büyüyen sektörlerin ithalat bağımlılık oranının yüksek olması, Türk Sanayisinin genel olarak ithalat bağımlılık oranını yukarı çekmiştir.''
''İç pazar odaklı çalışma dengesiz büyümede birinci unsur''
Çağlayan, Türk sanayisinin üretimde kullandığı ithal ara ve yatırım malı miktarını neyin daha fazla etkilediğini de belirlediklerini belirterek, buna göre sanayinin yurt içi satışlarındaki bir birimlik artışın, ithal girdi miktarını 0.38 birim artırdığını, bu açıdan ithal ara/yatırım malı kullanımının en temel belirleyicisinin, üretimin yurt içine giden kısmı olduğunu söyledi.
Kurun da istatistiksel olarak yapılan ara/yatırım malı ithalatı üzerinde etkili olduğunu, ancak görece bu etkinin boyutunun düşük kaldığını dile getiren Çağlayan, ''Türk sanayinin ithal bağımlılığının artmasında, üretimde kullanılan ara/yatırım malı ithalinin yükselmesinde firmaların 'iç pazar odaklı' çalışması ve firmaların 'dengesiz' büyümesi birinci unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
''Türkiye ihracat potansiyelini tam olarak kullanamıyor''
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, sanayinin ne derece iç pazar odaklı olduğunun tespit edilmesi, resmin bütününü anlamamız açısından önemli olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi:
''2011 yılında Türk sanayi üretiminin yüzde 66.07'sini iç pazara yönlendirmiştir. Bu oran 2008 yılında yüzde 62.6 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu açıdan 2011 yılında sanayi üretiminden iç pazarın aldığı pay, 2008 yılının 4 puan üzerinde olmuştur. Son dönemde Türkiye ekonomisinin tüketim düzeyindeki yükselme, neticede sanayinin iç pazara yönelmesine neden olmuştur. Tersi bakış açısı ile 2011 yılında sanayi üretiminden ihracatın aldığı pay yüzde 34 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu oran 2010 yılında yüzde 33'tür. 2010-2011 yılları arasında ihracatın üretimden aldığı payın 1 puan gibi küçük bir oranda artması, iç pazardaki genişlemenin etkisi ile sanayimizin ihracata yeterince odaklanmadığını bize net bir şekilde göstermektedir. İşte bu yüzden hep söylediğimiz 'Türkiye ihracat potansiyelini tam olarak kullanamıyor' tezinin ne derece doğru olduğunu bir kez daha görüyoruz. Dünyadaki diğer ülkeler ile kıyaslandığında Türkiye, mevcut üretim düzeyi ve deseni ile yüzde 23-30 aralığında ihracatını artırma potansiyeline sahip bir ülkedir.''
Çağlayan, gerekli yapısal dönüşümü gerçekleştirmek, makas değiştirmek için sanayinin ihracat odaklılığını yükseltmek zorunda olduklarını belirterek, ''Özellikle 2012 yılında yeni pazarlar Türkiye açısından çok daha önemli hale gelecektir. AB ve çevre ülkelerdeki gelişmeler bize, Türkiye ihracatında pazar çeşitlendirmesinin ne derece önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. İç pazara yönelik üretimi değil küresel düşünen sektör oyuncularına ihtiyacımız var. Ancak bu şekilde yüzde 34 olan, sanayi üretiminden ihracatın aldığı payı artırabiliriz'' dedi.
''İsraf etmeyin'' çağrısı
İthalatı ve cari açığı azaltmanın tek başına devletin yapabileceği bir şey olmadığını, bu konuda mutlaka devlet-özel sektör-tüketici işbirliğiyle hareket etmeleri gerektiğini belirten Çağlayan, üreticilerden ve halktan beklentilerini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''israf etmeyin'' açıklamasına atıfta bulunarak, Türkiye'de cari açık sorununun çözümünde etkili araçlardan biri israftan kaçınma, tasarruf açığını azaltmak olduğunu söyledi.
Çağlayan, üreticilere ve vatandaşlara seslenerek, ''Ben sizlere 'hiç araba almayın, cep telefonu almayın, şunu bunu almayın' demiyorum. Böyle bir şey söylemeye de hakkım yok. Ama harcamalarınızı yaparken aklınıza hep şunu getirin; nasıl ev ekonomisi içinde tasarruf ön plandaysa, ülke ekonomisi için de öyle olmalı. Harcamanızı yaparken, sadece evdeki ailenizi değil, bütün ülkeyi düşünerek yapın. Cebinizden çıkan para, sadece ailenizin bütçesinden değil, Türkiye ailesinin bütçesinden de çıkıyor. Bu nedenle halkımızdan israftan kaçınmalarını ama tabii ki harcamalarına devam etmelerini, tüketim kararlarında 'ithal mal kalitelidir' algısından vazgeçmelerini bekliyoruz. Üreticilerimizden ise ARGE ve ÜRGE harcamalarını artırmalarını, markalarını güçlendirmelerini, ürünlerindeki kaliteyi sürekli iyileştirmelerini bekliyoruz'' diye seslendi.
Çağlayan ayrıca üreticilere Türkiye'de üretim boşluğu olan sektörlere yatırım yapmaları çağrısında bulundu.
Bakan Çağlayan, 240,8 milyar dolarlık ithalatın 75 milyonluk bir ailenin satın aldığı mallar için aile dışına çıkan parası olarak düşünülmesi gerektiğini, 135 milyar dolarlık ihracatın ise ise 75 milyonluk bu aileye, yaptığı mal satışları için dışarıdan gelen para olduğunu ifade ederek, ikisinin arasında bir denge kurmak gerektiğini söyledi.
''Hizmet ihracatını artırmak için yeni destek paketi getireceğiz''
Açıklanan ödemeler dengesi verilerinde ortaya çıkan 77 milyar dolarlık cari açığın yanında, hizmet ihracatının 39 milyar dolarla, taşımacılık gelirlerinin 11 milyar dolarla, turizm gelirlerinin 23 milyar dolarla, sigorta gelirlerinin 868 milyon dolarla rekor kırdığına işaret eden Çağlayan, Türkiye'nin 2011 yılında 18,3 milyar dolar hizmet ticareti fazlasıyla şimdiye kadarki en yüksek fazla rakamına ulaştığına dikkat çekti.
Zafer Çağlayan, bakanlık olarak hizmet ihracatını mal ihracatından ayrı görmediklerini, uzmanlaşma ve çeşitlendirme boyutlarında hizmet ihracatını artırmak için yeni bir destek paketi getireceklerini bildirdi.
Çağlayan, yeni teşvik paketinden ayrı olarak, sağlık, yazılım, eğitim, dizi film ve sinema sektörlerini kapsayacak bu paketi yakın zamanda açıklayacaklarını belirterek, ''Türkiye'nin üretim altyapısını güçlendirmek, üretilen mal imajını pekiştirmek, cari açığı kalıcı olarak sürdürülebilir düzeye indirmek, yüksek teknolojili, katma değerli üretimimizi artırmak, üretim ve ihracat desenimizi geliştirmek, mevcut pazarlardaki gücümüzü korumak, yeni pazarlardaki payımızı artırmak, daha fazla yabancı yatırım çekmek ve hizmet ihracatımızı çeşitlendirerek artırmak için çalışmalara devam edeceğiz'' dedi.
''Kendiliğimizden ithalatta koruma önlemleri üzerine gitmeyiz''
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Türkiye'de üretilen malın ithal edilmesine birtakım düzenlemeler getirecek çalışmaları yaptıklarını söyledi.
Çağlayan, 2011 yılı ithalat rakamlarını değerlendirdiği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kamu ve belediye alımlarını incelediklerini ifade eden Çağlayan, kamu alımlarında yerli girdinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetin önem verdiği bir konu olduğunu kaydetti.
Çağlayan, uluslararası taahhütleri göz ardı etmeyeceklerini, ancak bunun göz yummak anlamına da gelmediğini dile getirerek, kamunun ihtiyaç duyduğu ürünleri fırsat bilerek, yatırımlara, markaya ve kaliteye yönlendirecek çalışma yürüttüklerini söyledi. Bakan Çağlayan, buna FATİH projesindeki tablet ve akıllı tahta örneklerini verdi.
Türkiye'de üretilen bir mal varken, bunun fiyatında, kalitesinde herhangi bir sıkıntı yaşanmıyorken, bu malın ithal edilmesini yanlış bulduğunu vurgulayan Çağlayan, ''Hükümet olarak da bu konuda gerekli düzenlemeler üzerinde çalışıyoruz. Türkiye'de üretilen mal varken, bunun dışarıdan ithal edilmesine birtakım düzenlemeler getirecek çalışmaları yapıyoruz'' dedi.
Çağlayan, temel amaçlarını ''yüksek katma değerli, yüksek teknolojili ürün grubuna yönelmek'' şeklinde açıklayarak, bunun yolunun teşvikten ve verilecek devlet desteklerinden geçtiğini anlattı.
Uzakdoğu'daki düşük işçilik maliyetlerinin Türkiye için haksız rekabet unsuru haline geldiğine değinen Çağlayan, şu değerlendirmelerde bulundu:
''Bunu yolu da bizim üretim maliyetlerini, işgücü maliyetlerini düşürmekten geçiyor. Bu husus da, şu anki teşvik çalışmamız içinde önemli yer tutuyor. Belli seçilmiş yörelerde, tabii ki asgari ücretlilerin aldığı ücretlerden hiçbir şekilde, en ufak şekilde geri götürmeyecek bir düzenlemeyle, işgücü maliyeti üzerindeki SSK ve vergi gibi maliyetlerin kamu tarafından kısmen karşılanacağı bir sistem getirerek, bu çerçevede bir rekabet edebilirlik sağlamaya çalışıyoruz.''
Çağlayan, cari açık ve ithalatı önlemlerle kısmak gibi niyetleri bulunmadığının altını çizerek, ''Burada yaptığımız şey; üreticimizin haksız rekabete uğramasını engellemek ve tüketicimizin ihtiyacı, talebi olan ve onların ihtiyacına cevap vermeyecek ürünleri onlara kullandırmamak. Üreticilerimizden bize bir talep gelmediği müddetçe, biz kendiliğimizden kalkıp, herhangi bir şekilde ithalatta koruma önlemleri üzerine gitmeyiz'' dedi.
Sağlık bölgeleri çalışması
Türkiye'nin, tıbbi işlemlerin kalitesi ve fiyatı açısından önemli ülkelerin başında geldiğine işaret eden Çağlayan, ''Benim kardeşim bir İngiliz'le evli. Kendisi bir hastanede direktör. Gözle ilgili bir operasyonu gelip Türkiye'de yaptırdı. 8 yıldır bunu her yerde de anlatıyor'' diye konuştu.
Çağlayan, Sağlık Bakanlığı ile birlikte sağlık organize bölgeleri, serbest bölgeleri kapsamında çalışma yapacaklarını bildirdi.
''Önemli olan vatandaşlarımızın tasarruf açığına dikkat etmeleri ve dikkatli harcama yapmaları, yaptıkları harcamalarda Türkiye değerini daha fazla öne çıkarması. Yoksa, bırakın vatandaşlara, çocuğuma bile gücüm yetmez, neyi alıp almayacağına ben nasıl karar verebilirim?'' diyen Çağlayan, toplantının ardından çalışmada katkısı bulunan bakanlık çalışanları ile birlikte hatıra fotoğrafı çektirdi.