Karapara aklama ve terörün finansmanıyla mücadelede Türkiye'yi ''kara liste'' ya da '' sıkılaştırılmış takip süreci'' tehlikesi bekliyor.
OECD'de karapara aklama ve terörün finansmanıyla mücadeleyi yürüten Mali Eylem Görev Gücü'nün (FATF) Türkiye'den istediği, Terörün Finansmanıyla Mücadele Kanununun 2010 yılı içerisinde çıkarılamaması, FATF ile ilişkilerde sıkıntıya neden oldu.
Türkiye'yi OECD'de yaptırım riski ile karşı karşıya bırakan olayda süreç şöyle gelişti:
FATF'ın 2007'de gerçekleştirdiği 3. tur ülke incelemeleri sonrasında hazırlanan raporda, ''Türkiye'nin meri mevzuatındaki terörün finansmanı suçunun kapsamı ve unsurlarına ilişkin düzenlemelerin FATF standartlarına göre eksik ve yetersiz olduğu, ayrıca terörist mal varlıkları ile ilgili dondurma prosedürü konusunda düzenlemelerin bulunmadığı'' belirtildi.
Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu da (MASAK), raporda tespit edilen eksikliklerin giderilmesine yönelik olarak Türkiye tarafından hazırlanan Eylem Planını 18 Ocak 2010'da FATF'a sundu. Eylem planında, terörün finansmanı ve dondurma prosedürü ile ilgili eksikliklerin giderilmesine ilişkin bir Kanun Tasarısı hazırlanarak, Haziran 2010 tarihine kadar TBMM'ye sevk edileceği, söz konusu tasarının 2010 yılı sonuna kadar da yasalaşacağı taahhüt edildi.
ÜLKELER SIRALANDI
Bu süreç esnasında 15-19 Şubat 2010 tarihleri arasında Abu Dabi'de yapılan FATF Genel Kurulunda, Uluslararası İşbirliği Değerlendirme Grubu (ICRG) tarafından ülkelerle ilgili bir sıralama da yapıldı. Bu şekilde ülkeler, ''Karapara aklama ve terörün finansmanı konusunda önemli eksiklikleri bulunan, ancak bunlarla ilgili herhangi bir gelişme göstermeyen ülkeler'' ve ''Karapara aklama ve terörün finansmanı ile ilgili eksikliklerini giderme konusunda taahhütte bulunan ülkeler'' şeklinde 2 kategoriye ayrıldı.
İlk grup ''kara liste'' şeklinde nitelenirken, ''eksikliklerini gidermeyi resmi olarak taahhüt ettiği'' için Türkiye ikinci listeye konuldu.
Bu arada, FATF'a sunulan Eylem Planı gereğince, Adalet Bakanlığı koordinasyonunda Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları ile MASAK, Hazine Müsteşarlığı ve bilim adamlarından oluşan bir komisyonun çalışmaları sonucunda Terörün Finansmanıyla İlgili Kanun Tasarısı Taslağı hazırlandı. Taslak, FATF'a verilen Eylem Planındaki taahhütte uygun olarak geçen yıl Haziran ayında Başbakanlığa gönderildi.
Taslağın bazı maddelerinin hukuki ve teknik bakından revize edilmesi gereğinin ortaya çıkması üzerine, ilgili kuruluş temsilcileri ve bilim adamları tekrar bir araya geldi ve Taslak yeniden düzenlenerek, 20 Aralık 2010 tarihinde bir kez daha Başbakanlığa yollandı.
Ancak, Türkiye'nin Eylem Planındaki, düzenlemenin 2010 yılı sonuna kadar yasalaştırılması taahhüdü yerine getirilemedi.
TÜRKİYE'YE 6 AYLIK EK SÜRE
FATF'ın bu yılki Genel Kurulunda konu tekrar gündeme geldi ve Türkiye'nin durumu, OECD Mali Eylem Görev Gücü tarafından ikinci kez ele alındı. FATF, yapılan değerlendirmenin ardından tasarının yasalaşması için Türkiye'ye 20 Haziran 2011 tarihine kadar ek süre verdi. Bu tarihte toplanacak olan FATF Genel Kurulunda, Türkiye'nin durumunun yeniden değerlendirileceği ve buna göre bir karar alınacağı da belirtildi.
12 Haziran'da genel seçimlerin yapılacağı ve söz konusu tarihe kadar bu düzenlemenin yasalaşmasının mümkün olmadığını belirten yetkililer, Haziran'daki genel kurulda Türkiye'yi zorlu bir sürecin beklediğine işaret ediyor.
Başta Yunanistan ve Azerbaycan olmak üzere Türkiye ile aynı durumda bulunan birçok ülkenin OECD standartları doğrultusunda terörün finansmanıyla mücadeleye dönük düzenlemeleri çıkardığına dikkati çeken yetkililer, önümüzdeki süreçle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor:
''Türk tarafı olarak Haziran'daki FATF Genel Kurulunda, verilen ek sürede genel seçimler nedeniyle ilgili düzenlemenin yasalaşamadığını ortaya koyacağız ve yeni bir süre talebinde bulunacağız. Ancak, FATF, bu konuda oldukça hassas davranıyor. Burada Türkiye için en büyük tehlike, İran ve Kuzey Kore'nin bulunduğu karapara aklama ve terörün finansmanı konusunda işbirliğine yanaşmayan ülkeler listesine dahil edilmek. Bu durum, şu ana kadarki yapılanların bir tarafa atılması anlamına gelir, dış ekonomik ilişkilerde de çok sıkıntı yaratır.
İkinci tehlike de Türkiye'nin 'sıkılaştırılmış takip sürecine' alınması. Bu sürece dahil edilen ülkeler, çok daha sıkı ve katı bir şekilde takibe alınıyor. Eksiklikler tamamlansa bile bu süreçten kısa sürede çıkmak mümkün olmuyor. En az 2 yıl bu şekilde geçiriliyor. Sıkı takibe alınan ülkeler de, özellikle dış finans kuruluşlarınca olumsuz ülke şeklinde değerlendiriliyor.''