Ethem Sancak'la yaklaşık 5 yıl önce TÜSİAD'ın Sakız Adası'na yaptığı bir seyahatte tanıştım. Feribotla Sakız Adası'na geçerken yan yana oturduğumuzda bana anlattıkları tarihten müthiş hikayelerdi.
Siirtli büyük bir ailenin İstanbul'da isim yapmış, lideri olmuş bir üyesi olan Sancak, kısa bir sürede Hedef Alliance ileTürkiye'nin ilaç dağıtımında en büyük şirketlerinden birini yaratmış, TÜSİAD gibi ekonomiye yön veren bir dernekte yönetim kademesine gelmişti.
Sancak'la sonraki her karşılaşmamızda büyük heyecanla anlattığı tarım, hayvancılık ve süt ile ilgili büyük projeleriydi. O zamanlar henüz medya ile ilgilenmiyordu… Sancak'ın bir anda geniş kitleler tarafından tanınmasına Başbakan Erdoğan'a olan yakınlığı sebep oldu diyebiliriz. Hiçbir yerde bu yakınlığını gizlemedi, hatta idol kelimesini kullanmadığını üstüne basa basa bugün söylese de büyük sempatisi olduğunu dile getirdi. 'Ölümden döndüm' dediği kalp macerasını geçen yıl yaşayan Ethem Sancak, ardından müthiş kilo verdi, biraz geri plana çekildi ama yatırımları son sürat devam etti. Hem Star gazetesini ve Kanal 24'ü alarak medya patronu oldu, hem sağlık işini yurtdışına taşıdı, hem de Türkiye'de tam 13 tane hastane açtı.
Sancak'la uzun süren sessizliğinin ardından buluşup, Türkiye'nin gündemindeki konuları ve iş hayatını konuştuk…
Siz iki konuya odaklanıp yürüdünüz. Sağlık ve tarım. İkisi de Türkiye'nin kangren olmuş sorunlarının olduğu alanlar. Bu bir tesadüf mi yoksa bilinçli bir seçim mi?
Bizim bir iş etiğimiz vardı. İnsan sağlığına değer katan işler yapmak istiyorduk. Zaman zaman başka işlere heves ettik ama girmedik.
Araya gireyim hemen öyleyse. Medya bu heves ettiğiniz işlerden biri mi oldu?
Medyanın ayrı bir özelliği var. Medya benim ailem içinde de özel bir hobi ve benim hobim. Diğer işlerde ailemin diğer bireyleri de ortak ama bu medya benim hobim. Geçmişimden biliyorsunuz, Aydınlık'la başlayan bir serüvenim var. Çoğu insanın gazeteci olmasına vesile olan bir konumdaydım.
Sahip olduğunuz medya kuruluşlarına bakınca medyanın sizin için bir hobi olduğunu düşünmem zor…
Sonra tabii Türkiye'nin bu dönüşüm sürecinde birey olarak nasıl bir katkıda bulunabilirim diye düşündüm. Ben hiçbir zaman şöyle bir işadamı olmadım. Ben para kazanayım da kendi işime bakayım. Benim her zaman fikirlerim, ideallerim önde gelir. Ben param olsun, yatım, katım olsun diyenlerden değilim. Hani klasik iş adamları derler ya, ben siyasetin dışındayım, taraf değilim. Bu bir yalan! Toplumda herkes birbirini kandırıyor ya…İşadamlarının fikri olmaz derler. Olur mu öyle şey! ABD'ye bakın, bütün işadamlarını alt alta koyun. Kimin hangi partiye oy verdiğini, para yardımında bulunduğunu görürsünüz. Açık açık kampanyalara para bağışında bulunurlar. Bu ayıp da bir şey değil. Çünkü siyaset en kutsal iş. Halk adına yönetmek. Ben taraf değilim demek toplumu kandırmaktır. Yoksa işte para kazanır, rantiye olur, paraya taparsınız. Girişimcinin parası olmaz girişimi olmaz. Ben her zaman kendini tarif eden, bir yere koyan biriyim. Son gelişmelere de bakınca ne yapabilirim dedim ve medyanın gelecekte çok iyi bir sektör olacağına inandım. Ama şu anda oda konum olarak haberin halka doğru ulaştırılması ve düzgün aydınlatılması konusunda bir şeyler yapabilirim diye düşündüm ve o zaman ki ortaklarımla bu işe heves ettim ve girdim. İyi de oldu.
Emine Hanım için benim gizli ortağım bile dediler
"Halk gibi yaşadığı için Başbakan Erdoğan'a olan sevgim devam edecek. Çamur atıyorlar. Emine Hanım benim gizli ortağımmış bile dediler. Kader birliği ettiğim için de onların uğradığı haksızlıkların belki yüzde 1'ine de ben uğruyorum. Acıtıyor mu canımı hayır. Onur duyuyorum."