Son zamanlarda en iyi midyecilerin İzmir'de, özellikle de Ilıca'da bulunduğunu söyleyenler var. Giderek 'Ilıca midye dolması' efsanesi bile oluşmaya başladı. Şimdilik yılda 400 ton kapasiteye sahip çiftliği gezerken bu konuda da ilginç bilgiler aldım. Ufuk Bey İzmir ve civarındaki tüm midyelerin Mardinli bir grup ailenin tekelinde bulunduğunu anlattı. Eskiden bu aileler midyeyi İzmir Körfezi'nden çıkarırlarmış. Ancak şimdilerde Körfez atıklardan önemli ölçüde arıtıldığı için verim çok düşmüş. Temiz denizde yetişemeyen midyeler Kuş Cenneti'nin ötesinde, Gediz Deltası yakınlarında sığ sulardan geceleyin toplanıyor, sabaha karşı Kadifekale gecekondularında ayıklanıyor, pirinci ve baharatı kabuklarına doldurulup pişiriliyor, öğleden önce seyyar satıcılar tarafından İzmir'in dört bir yanına dağıtılıyormuş. Ufuk Bey, kayıt ve her türlü denetim dışı bu sektörün günlük ortalama midye toplama miktarını 10 ton olarak tahmin ettiklerini söyledi. Bir kez biraz çiftlik midyesi alan Mardinliler, Pınar faturasının fotokopisini tüm tezgâhlara dağıtmış, aylarca müşterilerine çiftlik midyesi sattıklarını iddia etmişler. Bunun üzerine Pınar firması da gerçekle ilgisi olmayan bu durumun tekrarını önlemek için şimdilik kabuklu midye satmaktan vazgeçmiş. Midye dolmasını tesislerinde yapıp kutular içinde belli başlı market zincirlerine ve kendi mağazalarına veriyorlar. Ayıklanmış midyeler de dondurulmuş halde yine kendi mağazalarında satılıyor. Aslında midye çiftliğinden biraz hayal kırıklığı ile ayrıldım. Sağlıklı kabuklu midyeleri de kolayca bulacağımı umuyor, başkalarının yaptığı midye dolmasını değil, kendi ağız tadıma uygun olanını pişirmeyi hayal ediyorum. Ama nankörlük etmemeliyim. Hiç değilse artık piyasada sağlıklı ve hijyenik iç midyeler var; sanırım yakında kabuklusu da onlara katılacak. Ayrıca başka firmalar da kültür midyeciliğine girecekler. O zaman ben de kendi ülkemde yeniden doya doya midye yiyebileceğim.