Ege'nin yeme içme kültürüne gönül vermiş mesl ektaşım Nedim Atilla ile sohbet ediyorduk. Bir ara Ege insanının niteliklerini saydı: "Girişimci, inançlı, laik, kendisine ve çevresine zarar vermeyecek ölçüde meraklı, kader kavramını tartışmaya açık.." Biraz durakladıktan sonra ekledi: "Zeytinyağı ve şarap içen.." İsabetli bir tanımlama olduğunu söylememe fırsat bırakmadan ekledi: "Bu söylediklerim bana ait değil; M.S. 1. yüzyılda yaşamış Pansanias yazmış. O da kendisi söylememiş, Thales, Pisagor ve Homeros'u kaynak göstermiş." Yani neresinden baksanız, 3 bin yıldır bu bölge insanı için geçerli bir tanımlama. Zeytinyağı Ege'nin Anadolu kıyılarını bin yıllar boyu refah içinde yaşatmış. Egemizin bağları ise dönemin en kaliteli şaraplarını yaratmış. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu'nun son zamanlarına dek değişmeden devam etmiş. İzmir Şarapçıları Cemiyeti'nin bir raporunda şu acı bilgiler yer alıyor: "Sadece İzmir limanından 1901 yılında 6.419 ton, 1903 yılında 7.000 ton, 1919 yılında 5.900 ton şarap ihraç edilmiş. 1914 yılından itibaren Dünya Savaşı nedeniyle üretim azalmış, 1922 yılında şarap üretimi 49 tona düşmüştür. Gayrimüslimlerin ülkeden çıkarıldığı o yıl Ege üzüm üretiminin yüzde 70'ini şaraplık türden üzümler oluşturuyordu. 1930 senesinde 80 bin ton gibi dev bir düzeye ulaşan çekirdeksiz kuru üzümümüz dış pazarlarda düşük fiyatlara bile alıcı bulamaz olmuştur." Ege'nin insan yapısı çeşitli göçlerle değişti. Gayrimüslimler gitti, yerlerine zeytinyağı ve şarap kültürü almamış insanlar geldi. Zeytinciliğe Adalar'- dan gelen Türkler sahip çıktı. Ama Ege, şarabı, diğer bölgelere kaptırdı. Son zamanlarda Ege'de şarapçılıkta bir patlamayı gözlüyorum. Denizli'nin Güney ilçesinde şaraplık üzümler yetiştirmeye uygun bağ alanlarını ilk keşfeden Pamukkale firması olmuştu. Pamukkale üreticilerden aldığı üzümlerle kalitesi giderek yükselen şaraplar yapıyordu. Geçtiğimiz yıllarda da kendi bağlarını da oluşturmaya başlayan Pamukkale bu denli cazip bir bölgede yalnız kalmadı. Başta Sevilen olmak üzere başka firmalar da Türkiye'nin en kaliteli şaraplık bağ bölgesi olarak gösterilen Denizli'ye yatırım yapmaya başladı. Bu gelişmelerin somut bir örneğini geçtiğimiz hafta Sevilen firmasının yeni ürünlerini tadarak yaşadım. Sevilen, 1960'dan bu yana Ege'de sofralık şarap üretimi yapan bir firma olarak biliniyordu. İki yıl önce ciddi bir karar aldı. Artık kendi bağlarında daha fazla üzüm almaya yönelik çalışmalara son verecek, düşük verimde, az sayıda ama şaraba yoğunluk kazandıracak üzümlerle üst kalite şarap yapmaya başlayacaktı.
SEVİLEN'DE DEĞİŞİM
Bu radikal kararın ardından Fransa'nın Bordo bölgesinden deneyimli bağ ve şarap üretim uzmanları ile anlaşma yaptı. Bu ustaların elinden çıkmış farklı şarap örneklerinin öncülerini geçtiğimiz yıl tatmıştım. Değişimin ilk olumlu sonuçları fark ediliyordu. Four Seasons Oteli'nde şef Giancarlo Gottardo'nun yemekleri eşliğinde bir grup şarapsever ile firmanın yeni ürünlerini tattım. Bunlar arasında Türkiye'de ilk kez Şiraz ve Cabernet üzümlerinden yapılmış bir roze, ülkemizde satılan benzerleri içinde en iyisiydi. Beyazlar içinde Sevilen'in 2005 rekoltesi Sauvignon Blanc şarabını ise uluslararası benzerleri ile kıyaslanabilecek düzeyde buldum. Fransız uzman Florent Dumeau'nun ülkemizin kolay kolay dizginlenemeyen vahşi Boğazkere üzümünü umulmadık biçimde yumuşatarak işlediği 2005 Boğazkere şarabı hakkında farklı görüşler dile getirilse de Şiraz ve Kalecik Karası üzümlerinin harmanı Majestik Kırmızı 2005, tadılan bütün şaraplar içinde en takdir edileni oldu. Ege şarap dünyasında tek hareket bu değil. Bundan beş yıl önce Garanti Bankası'nın eski genel müdürü Akın Öngör'un Akhisar ilçesinin yüksek kesimlerinde 17 dönümlük bir bağ kurarak şato tarzı butik şarap üretimine başlamıştı. Bugün Selendi markası altında yılda 8 bin şişe şarap yapıyor.