Ömrümün kaçıncı yılıydı, nereden bileceksin? Ben, biliyor muydum acaba? Aras nehrinin izini sürerek Horasan'a yol almaktaydım. Horasan, çocukluğumun kırk yıl öncesinin Horasan'ı... Kırk yıl nasıl toprağın renginde ise şimdi de öyle duruyordu evleri, sokakları ve insanlarıyla... Akşamı ve sabahı, gökyüzü ve rüzgarı ile... Akşamüzeri, yol kenarında bir kahvede oturmuş, çocukluğumun Sanamer, gençliğimin Kuşburnu ve Hacı Ahmet Baba köyünü sormuştum. Seni sormuştum. Sonra da çocukluğumu...
Doğu Ekspresi'nin ince uzun ve kara şimendiferleri son soluğunu Horasan'da verirdi o zamanlar... O uzun ince ve kara şimendiferleri sormuştum. Ki gurbetin de sılanın da adresini yalnız onlar bilirdi. Gurbetimi ve sılamı yalnız senin bildiğin gibi... Sonra Aras'ın derin sularında saçlarını yıkadıktan sonra bulutların koynuna giren mehtabı sormuştum. Bilemedim, seni sevmeleri bilemedim çünkü... Uzun yolları, yolculukları bildiğim kadar seni sevmeyi bilemedim. Oysa sen benim Horasan'ımdın... Çocukluğumdun benim... Horasan'dan ayrılırken bir küçük taş parçası almıştım, çayını içtiğim kahvenin önünden... O taşı parçasını sana verecektim, çocukluğumun hatırası ve armağanı olarak... Seni sevmelerin hatırası ve armağanı olarak... Ay, bulutların sokak aralarında kayboldu, o taşı sana veremedim. Kalbim, karanlığa girdi; kalbim ayrılığa, acının labirentine, hicrana... Kalbinin ateşiyle kavruldu günlerim ve gecelerim; ayrılığa, acıya bir de hicrana melhem bulamadım. İşte bu yüzden hem yolum, hem yolcuyum. Bu yüzden yollardayım...
Aglibol Eski Suriye'de Palmyra'nın ay tanrısı imiş... Alako Norveç çingenelerinin... Candra Hintlilerin... Seni Aglibol, Alako ve Candra'nın sevgisiyle sevmek isterdim. Sevdim de... Kaç geceler saçlarının kınasına konuk olduğum... Tan yeri ağardığında kirpiklerinin karasına... Akşam, ay aydınlığında yıkarken yüzünü, tenini kokusuna... İşte bu yüzden de ay tanrılarına adadım ben de aşkımın adağını... Oysa ay, buluta girdiğinde sen koynumda olmalıydın. Ay, bulutun olmalıydı... Ben senin, sen benim olmalıydın... Ay ışığım, ey aşığım benim... Şimdi hangi gurbetin rüzgarında serinler sılamın ateşi...