Sevgili arkadaşlarım Onat Kutlar, Ülkü Tamer, Işıl Özgentürk, kayınvalidem Sabriye Hanım ve kayınpederim Rahmi Bey'den o kadar çok efsanesini dinledim ki, çocukluğumun Erzurum'u, ilkgençliğimin İzmir'i, şimdilerde yaşadığım İstanbul'dan sonra kimliğime bir de Gaziantep hemşehriliğini ekleyeceğim neredeyse... Gerçi Onat Kutlar'ın ishak kuşlarıyla bezeli avlulu evlerini, Ülkü Tamer'in Alleben deresi alemlerini, Işıl Özgentürk'ün başta Baydar olmak üzere "bahçe" sinemalarını görüp yaşamasam da Sabriye Hanım'ın yuvalamaları ile Rahmi Bey'in mercimek köftelerinin lezzeti hala damağımdadır. Ve elbette meslek yaşamını Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olarak uzun yıllar Gaziantep'te sürdüren ve biri eşim Bilge olmak üzere orada üç çocuk sahibi olan Rahmi Bey'in anıları... Rakıyı dörtte bir su katarak içişi... Çamurlukları kırık ciplerle Antep köylerine Cumhuriyet'in aydınlığını taşıması... Öğrencilerini Halep'e futbol maçına götürüşü, kazanılan maç sonrası göğsünden çıkardığı Türk bayrağı ile sahaya inişi... Bütün bunlar, benim Gaziantep hemşehriliğimin bir kanıtı sayılamaz mı?
***
Onur Air, geçen hafta başı Gaziantep'e ilk uçuşunu gerçekleştirince, bu anıların zenginliğini bir daha ziyaret fırsatı doğdu benim için... Son yıllarda aldığı yoğun göç nedeniyle Gaziantep bir tezatlar kenti görünümünde... Sevgili Tuğrul Eryılmaz her ne kadar maymunları sevmese de hem barındırdığı hayvanlar hem çevresinin doğal yapısıyla olağanüstü güzellikte bir hayvanat bahçesi bulunmakta... Özellikle de akvaryumuyla... Hayvanat Bahçesi'nin karşı yamaçları, tavanları gökyüzüne değen apartmanlarıyla Ataşehir benzeri bir kenti andırmakta... Bu, Gaziantep'in Batı'ya dönük yüzü... Kentin içi ise televizyondan izlediğimiz savaş vurgunu Bağdat'ın bir benzeri sanki... Trafiğe kapatılmış çarşı içinde geziyorum. Kaldırımlar, Avrupa'nın görkemli kentlerinin kaldırımları güzelliğinde... Ama gözleriniz kaldırımları çevreleyen binalara takılmasın... O güzelim eski Antep yapıları, beton ile betonarme ile dört koldan sarılarak yüzlerine çirkinliğin peçesini dolamışlar... Gaziantep "Tarihi Kentler Birliği"ne ya da ÇEKÜL'e üye midir, bilmiyorum. Ama Metin Sözen Hoca, bundan sonra yıllarını harcasa bu çarpıklığı düzeltemez sanırım... Kamil Ocak Stadyumu da Antep'in bir özeti sanki... İçiyle, özellikle bütün tribünlerinin kapalı oluşuyla Avrupa'nın belki de en güzel stadlarından biri, ama dış görünümüyle hafızalardan silinmiş bir Anadolu kasabasının top sahası benzeri... Tabii müzenin hali de bütün Anadolu kentlerinin müzeleri gibi içler acısı... Ödenek yokluğundan olsa gerek, bütün eserler sergilenememekte... Anadolu'da yaşamış bir mamutun kemikleri nasıl bir cam fanusa sıkıştırılır da sergilenir, anlamak mümkün değil. Zeugma mozaiklerinin güzelliğinden ise söz etmeye gerek yok. Böyle bir hazine dünyanın hangi kentine nasip olabilir?
***
68'li yıllarda pek yüz yüze gelmesek de Celal Doğan ile aynı havaya kokladık, aynı kahvelerde çay içtik. Bir sürü de üniversiteden ortak arkadaşımız vardı. Bu, benim Gaziantep'e son altı ayda ikinci gidişimdi. İkisinde de maç dolayısıyla Celal Doğan ile konuşma fırsatı çıkmadı. İlk gelişimde Gaziantep'in maçı dolayısıyla Başkan Avrupa'da idi, ikincisinde de Fenerbahçe maçı için stadyumda... Gaziantep'e çok şey kazandıran Celal Doğan, bu seçimde de başkan olacaktır. Umarım, bundan sonraki gidişlerimde görüşme olanağı doğar. Başkanın maç takvimi izin verirse eğer...