Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞENGÜL BALIKSIRTI

Evlenmekten hiç yılmadım

* Sakalınızı hiç kesmez misiniz? Neredeyse hiç değişmiyorsunuz...
Sakala rağmen değişmek zordur. Ama ben sakala rağmen değişik tipler oynadım. İlk rolüm Damdaki Kemancı'da bir Yahudi terzi rolüydü. Amerika'dan gelen bir koreograf beni çok beğendi ve sakal meselesi onunla başladı. Arkasından 4. Murat, Fatih geldi. Yine sakallı olmam gerekiyordu. Bu roller hep üst üste geldiği için böyle oldu. Arada oyunlar nedeniyle kestiğim dönemler oldu ama son kez Türkan'la oynadığım bir filmde kestim. Sanırım '83 yılıydı.

* İki şehirde iki ayrı yaşam... İki kız evlat... Geçmişte kalmış evlilikler... Böyle olunca insan sırtında yüklerle mi dolaşır? Yani siz yalnız yaşıyorsunuz ama yolu ve yaşamı sizinle kesişen pek çok insan var...
Yaşadıklarımdan hiçbir pişmanlık duymuyorum. Ama ben eğer yalnız yaşasaydım, daha net, daha sorunsuz olabilirdim. Ama hayat yaşadığınızla var. Ben bu yaşadıklarımdan hiçbir zaman mutsuz değilim. Bazen zor oluyor, sizi bölüyor, parçalıyor belki ama halimden memnunum.

* Parçalanmışlık duygusu hisseder misiniz?
Tabii ki hissedilir. Mesleğine çok düşkün olan insanlarda, çok istese bile aile yaşamı zordur. Ki ben aile yaşamını çok severim. Çocukluğum çok sıcak bir ortamda geçti. Annemle babam 50 yıl evli kaldılar. Ben onları gördükçe 'İnsan hemen evlenmeli' diye düşünürdüm. O yüzden mezun olur olmaz evlendim. Sonra da bildiğiniz gibi evlenmekten hiç yılmadım!

* Evliliklerinizde anne ve babanızın beraberliğinin uyumunu mu bulmaya çalıştınız?
Evet, galiba öyle oldu. O sıcaklığı, o aile hayatını hep aradım, hep istedim. Ben zaten evcil bir adamım.

* Niçin yürümedi beraberlikleriniz?
Birçok nedeni var. Birinde sevginin bitmesi olur, bir diğerinde hayal kırıklıkları olur. Bunları konuşmak istemiyorum. Bitmesi için mutlaka bir nedeni olmuştur. Hoşluğunu hala yaşadığım ve unutamadığım bir aşkım vardır. Bunu ilk kez söylüyorum. Hiç unutamam onu. Düşündüğüm zaman çok uzun süren ve her zaman sevgiyle, saygıyla anacağım müthiş bir hoşluktur o benim için. 18-19 yaşlarındaydım. Ben o zaman tanınmış bir insan değildim. Ondan aldığım karşılıksız ilgiyi, sevgiyi hemen hemen hiç kimseden görmedim. Onunla birlikte yaşadığımız sevgiyi ve sıcaklığı hiçbir zaman unutamam. Bu yanlış anlaşılmasın ama. Ben beraber olduğum her insana çok saygı duydum.

* Bütün röportajlarınızda çapkın olmadığınızı ifade etmişsiniz...
Çapkın değilim. Belki ben çapkınların (tabii ki kadınlardan söz ediyor) tuzağına düşebilirim. (Gülüyor) Ve ben bir ilişki içindeyken o bitmeden bir başka ilişkiye asla girmemişimdir. Yani bende hiçbir ayrılığın nedeni asla bir başka kadın olmamıştır.

* Türkan Hanım'la evliliğinizi bir ihanet bitirmedi mi?
Türkan benimle ilgili hiçbir ihanet yaşamamıştır, yaşayamaz. Öyle bir şey olsaydı şimdi görüşüyor olamazdık. Türkan benim en yakın dostumdur. Sık sık görüşüyoruz, paylaşıyoruz, sorunları tartışıyoruz. Hayatımda ihanet edilmeye layık olan kişiler olmuştur onlara bile yapmamışımdır.

* Türkan Hanım'la yaşadığınız neydi? Büyük bir aşk mı? Ona, hayatına farklı kapılar açtınız, onu bir eşikten geçirdiniz. Bu cesaret sanırım büyük aşk olmadan olmaz... Şimdi olsa yine yapar mısınız?
Şimdi olsa yine yaparım. Çünkü ben Türkan'a aşık oldum.

* Eminim, o dönemde bizim bilmediğiniz pekçok zorluk da yaşadınız...
Çok zorluklar yaşadık. Ama ben bir şeyi kafaya koyduğum zaman yılmam. Hiçbir şey beni geri çeviremez. Ben sevdim, aşık oldum ve aşk için her şeyi yaparım. Tabii karşımdaki buna değiyorsa...

* Türkiye'nin en büyük yıldızlarından biri ile evleniyorsunuz ve onu buradaki hayatından alıp Ankara'ya götürüyorsunuz. Küçük bir apartman dairesinde yaşamaya başlıyor. Yaşam koşulları değişiyor. Evinin işini kendi yapıyor. Ütü, çamaşır, bulaşık, vs... Aşık olduğunuz kadının kimliğini değiştiriyorsunuz...
Benim Ankara'da evim vardı. İstanbul'da ise bir evim vardı ama inşaatı sürüyordu. O ev bitene kadar Ankara'da yaşamamız gerektiğini söyledim. Çünkü bir evlilik yürütülecekse o evliliği ben yürütürüm. Başka türlü dedikodulara yol vermem yani. Ankara'da yaşarken Yağmur doğdu, sonra İstanbul'daki ev bitince İstanbul'a geldik. Onun daha önceden alıştığı bir tarz değildi belki ama kabullendi. Ankara'da da evde çalışan insanlar vardı ama yemek de yaptı, ev işi de yaptı. Ben de çok yer sildim. Çok güzel günlerdi. Sanırım Türkan'a sorsanız, o da o günleri çok güzel anlatır. Dediğiniz gibi zorluklar vardı ama değerdi, çünkü Türkan gerçekten olduğu gibi görünen, sevgisini gösterebilen, çok iyi bir insandır. Çok iyidir... Ve ben ona her zaman çok kıymet veririm.

* İki kızınız var. Irmak Ünal ve Yağmur Ünal... Otoriter bir babasınız değil mi?
Çok otoriter değilim ama prensiplerim vardır, onu da onlar bilirler. Otorite kullanıp baskı yapmam. Tercih onlarındır. Tercihlere karşı tepkim de bana ait bir şeydir. Bazıları öyle zannetse de tepkim, vurup kırmak, bağırmak çağırmak değil hiçbir zaman. Hayatımda ne çocuğuma vurmuşumdur ne de bir kadına... Böyle şeyler zaman zaman yazıldı çünkü. Ben çocuklarımı özgür bırakırım. Onlara söylemem gerekeni söylerim, onlar alırlar, yaparlarsa ne ala, yapmazlarsa benim de tepkim ona göre olur. Bu sertlik değil ama mesafede değişimler söz konusu olur.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA