Dünyaya gözlerini 1941'de Celile'nin bir köyünde açtı. Altı yaşında doğduğu köy, yerle bir edilince ailesiyle Lübnan dağlarını geçmek zorunda kaldı. Hayatı, göçler, asker ve polis baskısıyla bezeli... Şiirleri de...
Çocukluğunu halkının dramıyla ilişkili olarak kendi kişisel dramının başlangıcı olarak görecek ve şöyle diyecektir daha sonra: "1948 yazının o gecesinde, dingin bir köyde atılan mermiler ayrım gözetmedi.
Altı yaşındaydım, zeytinliklere, sonra dağlara koşar buldum kendimi, bazen yalınayak, bazen yere kapaklanarak.
Korkuyla ve susuzlukla geçen kanlı bir geceden sonra, Lübnan denen ülkede bulduk kendimizi." 29 Ekim 1956'da kadın erkek, çoluk çocuk, tam 50 kişi, tarlalarından dönerlerken sınırdaki 'Küfr Kasım' Köyü'nde İsrail mitralyözleriyle öldürülecek ve şu şiiri yazacaktır: "Uyumayın, diyoruz, / toprağın üstünde yaşamak isterseniz eğer, / toprağın altında değil, / dört açın gözünüzü, diyoruz, / güneş burada kurtlarla, balçıkla sıvalı. / Ölümün yaşı kadar yaşımız bizim. / Varır ölümüm sekiz yıl öncesine, / Babamla yaşımız bir." Adı: Mahmud Derviş.
1939'da Zarkah'ta doğdu. Çocukluğu Celile'de geçti. Şiirleri sansüre uğradı, öğretmenlik mesleğinden atıldı. Birleşmiş Milletler'in 'kibar baylar'ına "Hüznüm başınıza bela, ilenmem size veba olsun," diyecektir. Adı: Samih El Kasım.
1914'te Nablus'ta doğdu. 1967 savaşında Nablus İsrail'e geçince burada kaldı, sürgün ve ezilmişlik duyguları altında kavga şiirine yöneldi. İsrailli devlet adamı Moşe Dayan, şiirini şöyle niteleyecektir: "Onun şiirleri suikasttan daha yıkıcıdır." Adı: Fatva Tukan.
Bileklerine kelepçe vurulurken "Otur, mahpuslar için şiirler yaz," diyen İsrailli polise "Bu utanç vicdanları yakacak, pis uşak," diye haykıran şair. Adı: Salim Jabran.
Adları: Tevfik El Zeyyat, Fevzi Abdullah, Abu Salma, Raşit Hüseyin, Favaz İd, Ahmet Dahbur...
Hepsinin ortak özelliği, savaşı yaşamaları ve hapislere adanmış bir ömür...
Ve onların çocukları, bugün Gazze'de bir kez daha ölümün kuşatması altında...
1967 savaşında Filistinli bir gerilla şu notu düşmüş günlüğüne: "Kalem sussun, kurşun konuşsun!" Gazze'de bugünler, kalemin sustuğu, kurşunun konuştuğu günler; ama şairlerin susturulduğu, kurşuna boyun eğdiği nerede görülmüştür?