Bu sıralar sıklıkla ergenliğin çeşitli dönemlerine ilişkin öyküler dinledim: Ergenliğin başında olan çocuklarının ilk flört deneyiminde sınırları bilemediği için kaygılanan ebeveynlerin öyküleriydi bunların ilki. Daha sonra âşık olduğunu düşündüğü için kurduğu gelecek planlarını bir anda kenara bırakan ergenliğin son dönemindeki çocukların öyküleriyle karşılaştım. En son da "Bu yaşta hâlâ bir flörtüm bile olmadı," diye endişe içinde kendinde sorun arayan ergenlerin hikâyeleri geldi. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak ihtiyaçlarımızı karşılama mücadelesi veriyoruz. İlk ve en önemli ilişki deneyimimizi annemizle yaşarız. Bu bizim ilişkinin ne demek olduğunu anlamamıza yardımcı olur. İhtiyaçlarımız değiştikçe babamız ve ailenin diğer bireyleri önemli rol oynamaya başlar. Zaman geçtikçe ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek amacıyla başka ilişkiler yaşama arayışına gireriz. Gittikçe artmakta olan duygusal, entelektüel, fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı tatmin edebilmek için daha çok arkadaş edinir, hayatımıza daha çok insan sokmaya başlarız; bu ihtiyaçlarımız tatmin olunca bir bütün olduğumuzu hissederiz. Gelişimimiz süresince bir eşe, özel bir arkadaşa, özel hayatımızı paylaşabileceğimiz birine ihtiyaç duyarız. İlk kız-erkek ilişkileri genellikle 13-14 yaşlarında başlar. Bu yaşlarda flört adeta bir oyundur ve daha çok içlerinde yaşarlar. Yüzeysel, beğenmeyle sınırlı ve kısıtlıdır. Genellikle kalabalıkta, grup içinde birlikte olurlar. Grup içinde biriyle olmak, bir şekilde gururdur. Buna rağmen kendi cinsleriyle birlikte olmaktan daha çok hoşlanırlar. Bu durumlarda çocuklara aşırı tepki verip, kızmamak, ama desteklememek de gerekir. Orta ergenlik döneminde flört daha belirgin hale gelir. Kızlar kendilerini daha erken hazır hissederken (15-16 yaş), erkekler birkaç yıla gereksinim duyarlar. Bu nedenle kız ergenler, kendi yaşıtlarından çok, daha büyüklere ilgi duyarlar. Hazır olmadan flörte başlamak ergenin kendisi, arkadaşları, hatta aile tarafından bile ergenin aranan, beğenilen biri olduğu kanısını uyandırabilir. Uygun zamanda, kendini hazır hissederek ve sık değişimler olmadan yapılan flört, ergenin geleceğe hazırlığında etkilidir. Ergenlik döneminde flört, ergenin kişiler arası ilişkileri ve sosyal rolleri denemesine neden olur. Kendileri ve karşı cins hakkında çok şey öğrenmesini sağlayabilir.
AŞK, SEVGİ VE DEĞERLER
Birini sevdiğimizi söylemek aynı anda birçok şeyi ifade edebilir. İçinde hoşlanmayı, arkadaşlığı, fiziksel beğeniyi, fedakârlığı ve birçok duyguyu taşıyabilir. Cinselliği de içeren kavram ise çoğunlukla aşktır. Ama aşk, cinsellik olmadan da yaşanabileceği gibi, aşk olmadan cinsellik de olanaklıdır. Gittikçe artan oranda aşk; daha kısa süreli, daha maddi, daha yıkıcı duygular için kullanılan bir kelime olmaya başlamıştır. Oysa aşk, sevgi, yakınlık çok daha derin ve boyutlu kavramları içerir. Kısa dönemli, fiziksel birliktelikten çok, uzun dönemli duygusal bir bağın ifadesidir. Birinin size sadece siz olduğunuz için değer vermesi, kendi his ve duygularınızı kabul ettirmeye çalışmadan onu anlamak ve kabul etmektir. Eğer aşk ve sevgiyi onlara anlatırken yeterince dikkatli ve bilinçli yaklaşmazsak, aşkın asla ulaşılamayacak bir duygu olduğunu düşünebilirler. Değerlerimiz, kuracağımız bağların belirleyicileridir. Değerleri çocuklarımızla konuşmamız gerekir. Ona kendinde ve arkadaşlarında beğendiği, önem verdiği özelliklerin değer verdiği şeyler olduğunu söyleyerek başlayabiliriz. Çocukların doğru ilişkiler yaşaması için kendi değerlerini oluşturabilmelerini ve karşısındaki kişilerle bu değerleri paylaşmalarını öğretmeliyiz. Çünkü kendi değerlerinin ne kadar farkında olurlarsa, paylaşacakları kişileri de o ölçüde iyi seçeceklerdir. Böylece aşkın yaşamdan, ideallerden, gelecekten fedakârlık gerektiren ve insanı eksilten bir duygu değil, aksine yeni değerler katan, gelecek için daha çok destek veren, yaşamı çoğaltan bir duygu olduğunu fark ederek hatalardan uzak duracaklardır.