Bakanlığın saptadığı sistemle okula başlama yaşı altıdır. Yılın başında ya da sonunda doğmuş olmak bunu değiştirmez. Ama biyolojik yaşın uygun olması, çocuğun okula başlaması için yeterli değildir. Fiziksel olarak, zihinsel olarak, nörolojik ve ruhsal gelişim olarak hazır olmayan bir çocuğu okula başlatmak, onu kazanamayacağı bir yarışa geriden sokmak ve okul yaşamının en başından başarısızlığa mahkûm etmek demektir. Anaokulu ya da kreşten uyarı geldiyse ya da ailenin dikkatini çeken kalem tutmada zorluk, yaşından daha küçük çocuk davranışları gösterme gibi durumlar varsa, okula başlama kararını bir çocuk ruh sağlığı uzmanına danışmakta yarar var demektir.
OKUL SEÇİMİ
Çocuğumuzun kapasitesini ve yeteneklerini iyi değerlendirmek, kendi hırs ve beklentilerimizi bir kenara bırakabilmek çocuğumuzun doğru zamanda, ona en uygun okula gitmesini sağlayarak, iyi bir eğitim almasının yanı sıra mutlu bir çocuk olmasına da yardımcı oluruz. Bu nedenle çocuğun yapısı, özellikleri, yetenekleri göz önüne alınmalıdır. Bazı çocuklar için disiplinin daha sıkı olduğu okullar gerekli olabilirken, bazıları için farklı bir eğitim sistemi uygun olabilir. Aynı şekilde bazı çocukların öğretim olarak daha yoğun olan okullara gönderilmeleri gelişimlerini olumlu etkilerken, bazılarında tersi olabilir. Ailelerin okullardan beklentileri seçimde önemlidir. Her aile çocuğu için çok şey ister. Ama bu istekler mantıklı ve olanaklar içinde olmalıdır. Bu nedenle okul seçerken bu istekleri karşılayacak, istediği eğitim sistemini, ödev sistemini, disiplin sistemini ve öğretmen yaklaşımını göz önüne almaları gerekir.
ÖĞRETMEN NASIL OLMALI?
İlköğretime yeni başlayacak bir çocuk için en önemli şeylerden biri öğretmendir. Ancak özellikle özel okullarda öğretmenlerin sık sık değiştiği bir gerçek. Çocuk hem sınıf içi düzeni bozmayacak ve anlatılanları dinleyecek kadar saygı duymalı öğretmenine, hem de bir sıkıntısı olduğunda yanına gidecek kadar sevmeli. Yani tatlı-sert ve donanımlı. Öğretmenin kararlı, tutarlı ve güvenilir olması gerekir. Unutulmaması gereken öğretmenin sadece öğretimden değil, eğitimden de sorumlu olduğudur. Bu nedenle öğretmen, her öğrencisini yakından tanımalıdır. Öğrenim güçlüğü olan çocuğu anlayabilmesi, ona nasıl yaklaşacağını bilmesi, onu sistemin dışına bırakmak yerine, içinde tutmayı başarabilmesi önemlidir. Ayrıca sınıf düzenini koruması ve bunu yaparken öfke, bağırma ve fiziksel ceza gibi uygun olmayan yöntemleri kullanmaya gerek duymaması gerekir. Rehberlik hizmetlerine önem veren, sadece sorunu olan değil, tüm çocukları yakından takip edecek, eğitim ve öğretimlerini etkileyecek riskleri belirleyip, sorun çıkmadan tedbir alacak sistem doğru rehberlik sistemidir. İdare ise bu sistemi kuracak, rehberliğin önemini anlayacak, okuldan çok tek tek çocukların başarısına odaklanacak, sorun olanı sistem dışına çıkarmak yerine, sistemin içinde tutararak kazanmayı amaçlayacak bir idare olmalıdır. Kısaca, çocuğumuzun yeteneklerine uygun, bizi zorlamayacak, çocuğumuzun gereksinimlerini karşılayabilecek öğretmenin olduğu, çocuğumuzun eğtim ve öğretim alma yanında kendini mutlu hissettiği okul en iyi okuldur. Hangi okula giderse gitsin, okul başladığında hatta başlamadan önce cocuğumuzun olan ve olabilecek sorunlarını zamanında saptamak ve ona yardımcı olmak, bizim ya da çevrenin hırsları doğrultusunda değil, onların kapasiteleri doğrultusunda beklentilere sahip olmayı başarmak iyi yapılmış annebabalık görevidir.