Arşiv yazılarımı taradım. Neredeyse 15 yıldır çocuk istismarı konusunda yazdıklarımı gözden geçirdim. Bunca yıldır değişen hiçbir şey olmamış. Arada kanunlar değişmiş, cezalar artmış ama hâkimler, savcılar, doktorlar kısaca insanlar değişmediği için çocukların da yazgısı değişmemiş. Çocuklarımızın istismara, tecavüze uğramasını engelleyemiyoruz. Onu engelleyemediğimiz gibi, ne yazık ki sonrasında istismara uğrayan çocuklarımızı koruyamıyoruz. En kötüsü ise adalet sistemimizle, Adli Tıp Kurumumuzla koca koca adamlar olarak neredeyse bu çocuklara yapılan istismarı bile unutturacak şekilde onları taciz ediyoruz. Çocuk istismarını birkaç olguyla değerlendirdiğimiz, çocuk istismarı üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışıldığı sürece çocukları istismar etmeye devam edeceğiz. Bu 15 yıl içinde değişik partilerden, değişik hükümetler görev yaptı. Bu 15 yıl içinde adı Ahmet, Mehmet, Hüseyin olan yüzlerce istismarcı var. Bu 15 yıl içinde B.Ç, N.D, S.T diye nesneleştirdiğimiz ve yaşamlarını mahvettiğimiz yüzlerce çocuk var. Her gün bu çocuklara yenileri ekleniyor. Basın, siyasiler, uzmanlar bu sorunu Hüseyin Üzmez davasına indirgediği sürece de olacak. Bu dava bitecek, amaçları çocuklar değil, bu dava olanlar başarı kazanmış gibi kenara çekilecek ve ünlü biri tarafından tacize uğrayamadığı için, onu yıllarca taciz eden kişi basının, siyasilerin, halkın ilgisini çekmediği için adları bile anılmayan kızlı, erkekli çocuklarımıza tecavüz etmeye devam edecekler. Olaya at gözlüğüyle bakan ve sadece bu dava nedeniyle çocuklarla ilgileniyormuş gibi görünen herkes, sorunun şu andaki hükümetten kaynaklandığını ileri sürerek başka kazançlar peşinde koşacak, ama çocuklara tecavüz devam edecek. Başka birileri kendi koltuklarını, çıkarlarını korumak için yine sorunu bu davayla özdeşleştirerek, en çok iktidara zarar vermelerine rağmen güya iktidarı desteklediklerini iddia ederek göze girmeye çalışacaklar, ama bu arada çocuklara tecavüz sürecek. Hiç kimse sorunun bir sistem ve ülkenin sorunu olduğunu, her tecavüz edilen çocukla birlikte insanlığımızı yitirdiğimizi fark etmeyecek. Oysa iktidarı-muhalefetiyle hâkimi-savcısıyla, uzmanı-sokaktaki insanıyla tecavüz edilen, istismar ettiğimiz çocuklar bizim. Kınadığımız her tacizciyle o çocuklara defalarca bizler de tecavüz ediyoruz. Her tecavüzde çocukların yaralanan ruhlarıyla daha çok kirleniyoruz. "Ruhsal olarak etkilenmemişlerdir," demek bizim vicdanımızı da insanlığımızı da temizleyemiyor. Ve hâlâ bu tartışmaları utanmadan, büyük olduğumuzu sanarak, eğitimli olduğumuzu sanarak, haklı olduğumuzu sanarak, en kötüsü de insan olduğumuzu sanarak yapmaya devam ediyoruz.
SORGULAMA İŞKENCESİ
Cinsel istismar, büyüklerin çocukları kendi cinsel doyumları için kullanmasıdır. Cinsel istismar travmadır. Travmaya uğrayan çocuk susar, içine kapanır. Güvendiği, onu korumakla yükümlü sandığı kişilerin ona ne yaptıklarını anlayamadığı için korkar, susar. Bu istismarların bazısı yıllarca devam eder. Bazısı sadece bir kez olur. İstismar biri olayı fark edene kadar sürer. Sanırsınız ki fark edilince istismar durur, çocuk kurtulur, kötü kişi de cezalandırılır. Evet, öyle olması gerekir. Sistemini iyi kurmuş, çocuklarını korumaya gerçekten kararlı, onları önemseyen ülkelerde öyledir. Bizde ise farklı olur. Çocuk önce bedensel bir muayeneden geçer. Sonra karakolda ne olduğu sorulur. Sonra mahkemede sorulur, sonra yeniden muayene edilir, sonra tekrar sorulur, bir kez daha muayene edilir. Bu muayeneler, vajinal ya da anal muayenelerdir. Defalarca tekrarlar. Sorulan sorular acıtan sorulardır. Kocaman insanlar bazen gülerek, bazen korkutarak sorar: "Aletini içine tam soktu mu?", "Bir kez mi soktu?", "Sen ne yaptın da sana böyle yaptı?", "Nerelerini elledi?", "Yalan söyleme!" Sonra defalarca yapılan muayenelerin, defalarca sorulan soruların yetmediği düşünülür. Mahkeme bir de Adli Tıp Kurumu'nun görmesini ister. Orada benzer soruları 10-15 kişinin karşısına oturtarak tekrar sorarlar. Tüm bunlar yapılır, çünkü bu insanlar çocuğun istismara uğradığından emin olmak isterler. İşte bir çocuğa el birliğiyle böyle tecavüz edilir. Çocuk bu tekrarlayan tecavüzler nedeniyle neredeyse istismarcısının bile daha iyi olduğunu ya da tüm erişkinlerin istismarcı olduğunu düşünecek hale gelir. Bunun adına 'değerlendirme' dense de bu, bir çocuğa hatta bir erişkine tecavüz haline gelir. Bir de ruh sağlığının bozulması meselesi var. Sizin okurken ruh sağlığınız korunuyor mu, bilmem ama zaten bütün bu işlemlerden sonra ruh sağlığı bozulmayacak insan olabileceğini sanmıyorum.
ENGELLEMEK ZOR MU?
İstismara uğrayan çocukları korumak çok mu zor? Hayır, değil. Gezdirmeden, utandırmadan, suçlamadan bu işte uzman olan kişiler tarafından ifadesinin alınıp, beden ve ruh sağlığını değerlendirebilecek (çocuk doktoru, kadın doğum uzmanı ve çocuk psikiyatrisi) kişilerce bakılması, mahkemesinin uzman bir kadroyla görülmesi ve tüm bunların çocuğu dolandırmadan, bulunduğu bölgede tek merkezde yapılması sorunu çözecektir. Her yerde tıp fakülteleri var. Kanun ifadeyi bile uzmanın alıp, mahkemeye çocuk yerine onun gitmesini söylerken, davaların gizli olmasını öngörürken, çocuk psikiyatrisi olmayan, olsa da gerekli olmayan uzmanların müdahalesi olan Adli Tıp Kurumu'nda ısrar niçin? Madem çocukları istismardan koruyamıyoruz, hiç olmazsa ilgileniyoruz diye tecavüz etmeyelim, cezalandırmayalım. Bu süreçte yetkili, yetkisiz çoğu kişi anne ve babadır ya da olacaktır. Her anne ve baba, kötü şeylerin kendi çocuğunun başına gelmeyeceğine inanmak ister. Ama ailesinin politikacı, doktor, hakim, savcı, zengin, işadamı olduğuna bakmadan tüm çocuklar istismara uğrayabilir. Kim çocuğunun bu süreçten geçmesini ister? Başka çocuklar umrunuzda olmasa da lütfen hep birlikte kendi çocuklarınızı, torunlarınızı bu süreçten korumak için, bir davaya takılıp kalmadan bu yanlış Adli Tıp ve bilirkişi sistemini el birliğiyle düzeltelim.