Ölümünün 38. yılında Coco Chanel birden moda oluverdi; hakkında art arda yapılan tam üç filmle... Moda oldu deyişi ironik kaçıyor, onun gibi 20. yüzyıl kadın modasının önderlerinden olan olağanüstü bir kadın için... Yakında daha genç bir Coco'nun Audrey Tautou tarafından canlandırılmış öyküsünü görmeyi beklerken, Hollandalı yönetmen Jan Kounen (onu geçen aylarda ilgiye değer
99 Frank adlı filmiyle tanımıştık) imzasını taşıyan bu filmi izliyoruz. Film, 1913 yılında başlayıp 1920'lere atlıyor. Ve bize genç moda dehasının başka daldaki bir deha, modern çoksesli müziğin öncülerinden Rus bestecisi Igor Stravinsky ile olan sevda öyküsünü anlatıyor. Ciddi bir biyografik kitaba dayandığına göre doğru olması gereken bu ilişki, kendine özgü. Stravinsky, daha Sovyet devrimi öncesi komşu kapısı yaptığı Fransa ile vatanı arasında mekik dokuyor, sonunda eşi ve dört çocuğuyla birlikte sığındığı Paris'te, yokluk içinde sanatını icra etmeye çabalıyor. Ve özellikle o ünlü bale müzikleri art arda sergileniyor. Bir deha, ama zayıf bir kişilik... Coco Chanel ise artık ününün doruğunda, o dönemin çılgın Parisi'nin taçsız kraliçelerinden. Igor'un müziğine de ilk iman edenlerden... Bu yüzden, kent dışındaki malikânesini Stravinsky ailesine açıyor, Igor otel odalarından kurtulup rahatça çalışsın diye... Aralarındaki ilişki özellikle cinselliğe dayalı ve inişliçıkışlı. Ama bu kadının hâkim olduğu ve her anlamda üste çıktığı bir ilişki. Yani karaya oturmaya mahkûm... Film, uzun sekanslardan oluşuyor. Her bir sekans (bölüm) kendi içinde tutarlı, görsel açıdan da çok başarılı. Ama tam bir devamlılık yok. Bu da 120 dakikalık filmin izlenmesini kolaylaştırmıyor. Coco'nun hep siyah-beyaz egemenliğindeki zevki, evinden yarattığı kılıklar kadar karşımızda beliriyor, dönemin Paris'i tüm özellikleriyle canlanıyor: Galalardan partilere, defilelerden temsillere... Ve özellikle moda dünyasının perde arkası her şeye ilginç bir fon oluşturuyor. Finale doğru ise, Coco en önemli keşiflerinden birini yapıyor: 'rahmetli' Marilyn'in "Gece yatarken üzerinizde ne var?" sorusuna "Sadece Chanel 5," demesinden beri tüm dünya kadınlarının kendilerine güveninini sağlayan Chanel 5 parfümünü yaratıyor! Film daha çok moda meraklılarının ve feminizmin öncülerinden birinin hikâyesi olarak feministlerin ilgisini çekecek. Ama iki önemli kozundan da söz etmeliyim. Öncelikle oyuncular... En çok da Fransa'nın Yunan kökenli manken-oyuncusu Anna Mouglasis. 10 yıldır filmlerde iriliufaklı roller alan bu sanatçı, tanımaya değer bir kişilik. Ve bir de ilk sekans. Théâtre des Champs-Elysées'de
Bahar Ayini balesinin galası. Ve bu çarpıcı müziğin, ünlü Rus Balesi'nin alışılmadık gösterisiyle birleşerek yarattığı skandal... Bu bölüm, hem bizlere Stravinsky'nin devrim yapan müziğini eşsiz bir sahne gösterisiyle pekiştirerek duyuruyor, hem de o tiyatrodaki tarih yaratmış olayı tüm boyutlarıyla veriyor. Ve böylece sinema sanatının müziğe adanmış en güzel bölümlerinden biri, bu iki sanatın deyim yerindeyse zirvede buluşmasının enfes bir dışavurumu karşımıza geliyor. Belki yalnız bu bölüm için bile olsa, görülmeye değer bir film.
BÜYÜK AŞK **
(Coco Chanel & Igor Stravinsky) Yönetmen: Jan Kounen Senaryo: Chris Greenhalgh Görüntü: David Ungaro Müzik: Gabriel Yared Oyuncular: Anna Mouglalis, Mads Mikkelsen, Anatole Taubman, Yelena Morozova, Erick Desmaretz Fransız filmi.