Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Libya'da Ulusal Mutabakat hükümeti ile Hafter arasında yapılan anlaşmayı daha önce Hafter'in bozduğunu belirterek, "Orada kimse Hafter'e dur demezse Suriye gibi olur. Dünyanın gözü önünde Hafter'e silah yardımı var. Ocak ayında Almanya'da zirve var. Hafter saldırılara devam ederse Berlin'de toplanmamızın, zirve yapmanın anlamı kalmayacak. Türkiye gidip Libya'yı işgal etmiyor, kimsenin toprağını ele geçirmiyor" dedi.
Kalın, katıldığı programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, şunları söyledi:
SAHADA GÜCÜNÜ İSPATLAMIŞ BİR LİDER OLARAK GİTTİ
Barış Pınarı Harekatı ve Libya ile yapılan anlaşmalar Türkiye'nin de sahada ve masada güçlü olduğunu gösterdiği bir yıl oldu. Cumhurbaşkanımız NATO Zirvesi'ne giderken sahada gücünü ispatlamış bir lider olarak gitti. Türkiye kendi çıkarı için sahaya inmekten çekinmeyen bir ülkedir.
SURİYE GİBİ OLUR
(Libya) Abu Dabi'de Sarraj ve Hafter bir araya geldi, anlaşma imzalandı. Ancak Hafter bozdu, saldırılara başladı ve o günden beri kimse de Hafter'e dur demedi. Bize de geldiler, 'anlaşmayı bozdular, meşru da değil' dediler. Bizden yardım talep ettiler, Ağustos, Eylül ayı gibi trafik başlamıştı. Biz de üzerimize düşeni yaparız dedik. Orada kimse Hafter'e dur demezse Suriye gibi olur. Siyasi boşluk gören oraya giriyor. Tezkere çıktıktan sonrası süreç, askeri değerlendirmeler yapılır, yardımın nasıl olacağına dair belirlenir. Orada zorluklar var. Hafter'e silah yardımı var, gözü önünde dünyanın devam ediyor. BM'nin yönettiği bir süreç var. Ocak ayında Almanya'da zirve var. Hafter saldırılara devam ederse Berlin'de toplanmamızın, zirve yapmanın anlamı kalmayacak.
DAR BİR ÇERÇEVE
(Muhalefetin eleştirileri) Türkiye'nin güvenliği sınırlarımızın ötesinde başlar. Libya bizlere çok uzak gelebilir, tarihi bağlarımız var, deniz komşumuz. Kuzey Afrika'da kriz olursa tüm Akdeniz etkilenir Türkiye etkilenir. 'Bizim Libya'da ne işimiz var' sözü çok dar bir çerçevedir. Türkiye'nin sahada ve masada olması ilkesi çerçevesinde biz çalışmalarımıza devam edeceğiz. Türkiye gidip Libya'yı işgal etmiyor, kimsenin toprağını ele geçirmiyor. Başkaları hamle yapınca ses çıkarmayanlar bir anda 'Türkiye'nin ne işi var' diyor. 'Rusya, İngiltere, İtalya, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa'nın ne işi var' demiyorlar. Biz Suriye'nin hangi toprağını işgal ettik. Bu soruları soranlar ya dar bakıyor ya da siyasi ideolojik kaygıyla bakıyorlar. Alternatif koyabilecek bir durum varsa dinleyelim.
CEZAYİR DE OLABİLİR
Cumhurbaşkanımız 'Cezayir ve Tunsu ile diyalog artıralım' dedi. Tunuslularla kendisi telefonda konuştu. 'Gelebilirim' deyince 'memnun oluruz' dedi. 'Yarın gelelim' dedi, hemen ayarlandı. Bakanlar Kurulu'nun ardından telefonda karar alındı. Cezayir ile temas sürüyor, ziyaret olabilir. Cumhurbaşkanımız, Tunus, Cezayir ve Katar'ın Berlin sürecine dahil edilmesi gerektiğini söylüyor.
HAKLISIN DEDİ
(ABD yaptırımları) Trump yönetimi de rahatsız. Ocak veya Şubat ayında yeni bir paket gelecek. Bohça gibi, S400, Türkakım var her şey var. Orada muazzam bir ön yargı var. Suriye, Doğu Akdeniz, Libya'da bayrak göstermemizden rahatsız olanlar. Ulusal Güvenlik Danışmanı O'Brien ile görüştüm, 'absürt bir durum' dedim. 'Emisyon oranları çok yüksek buna da yaptırım mı koyalım' diyeceksiniz dedim. 'Evet haklısın bu gözle bakacağım, senatörlerle konuşacağım' dedi. Genel olarak 'Türkiye Rusya'ya çok yaklaştı, batı ittifakından koptu' yorumları yapılıyor. Buraya iten kim? Türkiye'yi hiçbir adıma katmayacaksınız, dışarıda bırakacaksınız, dönüp bize soru soracaksınız. Türkiye, enerji ve savunma sanayii kaynaklarını çeşitlendirecek. Milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa onu yapacak. Tarih bugünleri çok farklı yazacak.
BUGÜN ARAYIŞ YOK
(Cumhurbaşkanı yeni ittifak arayışlarında mı?) Cumhur ittifakı güçlü şekilde yürüyor. Devlet Bahçeli'nin ittifaka verdiği destek ortada, ülke menfaati birinci önceliğidir. Yarın bu ittifaka katılmak için başka şartlar oluşabilir, siyasetçinin amacı en geniş tabanı kucaklamaktır. Bugün sorarsanız böyle bir arayış söz konusu değil.
SURİYE GİBİ OLUR
(Libya) Abu Dabi'de Sarraj ve Hafter bir araya geldi, anlaşma imzalandı. Ancak Hafter bozdu, saldırılara başladı ve o günden beri kimse de Hafter'e dur demedi. Bize de geldiler, 'anlaşmayı bozdular, meşru da değil' dediler. Bizden yardım talep ettiler, Ağustos, Eylül ayı gibi trafik başlamıştı. Biz de üzerimize düşeni yaparız dedik. Orada kimse Hafter'e dur demezse Suriye gibi olur. Siyasi boşluk gören oraya giriyor. Tezkere çıktıktan sonrası süreç, askeri değerlendirmeler yapılır, yardımın nasıl olacağına dair belirlenir. Orada zorluklar var. Hafter'e silah yardımı var, gözü önünde dünyanın devam ediyor. BM'nin yönettiği bir süreç var. Ocak ayında Almanya'da zirve var. Hafter saldırılara devam ederse Berlin'de toplanmamızın, zirve yapmanın anlamı kalmayacak.