LİBYA'YI BÖLMEYE ÇALIŞIYORLAR
-Türkiye'nin desteği ile Ulusal Mutabakat hükümeti darbeci Hafter'e karşı büyük bir başarı kazandı. Bölgede iyice köşeye sıkışan darbeci Hafter bundan sonra nasıl yol izleyecek?
Hafterin bundan sonraki stratejisi öncelikle elindeki bölgeleri tutmak, petrol hilali dediğimiz bölge üzerindeki kontrolünü kaybetmemek ve böylece petrol sevkiyatı ve gelirleri üzerindeki rolünü korumaya çalışmaktır. Fakat kaybetmeye devam etmesi durumunda ve özellikle uluslararası destekçileri olan BAE, Mısır ve Rusya'nın tazyiki ile Libya'nın bölünmesi için yeni bir strateji devreye sokabilirler. Sirte bu anlamda bir gösterge olacak. Bölünme senaryosunun gerçekleşmemesi için ise ABD başta olmak üzere diğer uluslararası aktörlerin ulusal mutabakat hükümeti'ni desteklemeleri gerekiyor.
SİSİ MISIR'DA SIKIŞMIŞ DURUMDA
- Darbeci Sisi'nin işgal tehdidinin altında ne yatıyor? Hala darbeci Hafter'in kazanımları olacağına dair bir inancı var mı?
Sisi, iç politikada ve ekonomik olarak fazlasıyla sıkışmış durumda. Nil nehri üzerinde yapımı devam etmekte olan barajın tamamlanması durumunda ciddi Mısır bir krizle karşı karşıya kalacak. Bu durum sadece Sisi için değil, Mısır ordusu için de önemli bir sorun. Libya açısından baktığımızda ise Libya petrollerine en fazla ihtiyaç duyan aktör yine Sisi. Bu bakımdan Hafter'in mevcut kazanımlarını koruması gerekiyor. BAE finansmanına da ihtiyacı var. Dolayısıyla içerdeki sıkışmışlık Mısır'ın içinde bulunduğu ekonomik kriz ve Libya petrolleri Sisi için hayati öneme sahip. Tam da bu yüzden öncelikli olarak Hafter'in mevcut konumunu koruması, bu mümkün değilse de Libya'nın bölünmesi için yeni bir senaryoya destek vermekten kaçınmayacaktır. Libya içerisinden Mısır'ın ulusal güvenliğini tehlikeye atan herhangi bir tehditten bahsetmemiz mümkün değil. Sisi ayrıca Libya hükümetini içerde terör örgütü olarak ilan ettiği ihvan ile bütünleştirerek kendi halkını da ikna etmeye çalışıyor. Bu söylemin de gerçeklikle bir ilgisi yok. Son olarak Sisi'nin bu çıkışı kendi adına büyük bir hata oldu. Hafter, Libya'daki işçileri silahlandırıp Libya'lıların başına "komutan" olarak atamışken Sisi'nin bu çıkışı Libyalıların zihninde işgal olarak yer edecek.
BAE DİKTATÖRLER ÜZERİNDEN BÖLGEYİ KONTROL EDİYOR
-Körfez ülkelerinin darbeci Sisi'yi desteklemesinin nedeni nedir? Mısır gerçekten savaşa hazır mı?
Körfez ülkelerinden kastınız Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise bu ülkenin amacı açık. Ülke halklarının yönetime katılamadığı diktatöryel yönetim modellerini yeniden Orta Doğu'da hakim kılmak ve bu diktatörler üzerinden Orta Doğu'yu etkisi altına almaktır. Böylece BAE'nin çıkar ve söylemlerine uymayan her türlü toplumsal muhalefeti kontrol altında tutacak. Bunu gerçekleştirmek için de her yola başvuruyor. Bölgenin kan gölüne dönmesi, terör örgütlerinin desteklenmesi, yoksul ülke halklarının savaşçı olarak kullanılması ve ülkelerin bölünmesi dahil. Sisi'yi bir model, Mısır ordusunu da kullanışlı bir askeri güç olarak görüyorlar. ABD ve Avrupa ülkelerini de terör ve mülteci dalgaları ile bu diktatörlerin baş edebileceklerine dair söyle çeşitli söylemlerle ikna etmeye çalışmaktadırlar.
Mısır'ın 1950'lerden beri ciddi anlamda yatırım yaptığı bir ordusu var. Arap ülke ülkeleri arasında hem niceliksel hem de niteliksel anlamda Mısır en büyük orduya sahip. Öte yandan 1973 savaşından beri herhangi bir konvansiyonel savaşa girmediğini, büyük çaplı dış operasyonlara katılmadığını, Mısır siyaseti ve ekonomisine fazlasıyla angaje olması ordu'nun savaş kapasitesi ve kabiliyeti açısından dezavantajlı durumlardır. Ancak Sisi, az önce ifade ettiğimiz gibi hem iç politikada hem de ekonomik alanda sıkışmış olması dolayısıyla BAE ve Suudi finansmanını sağlamak için bir maceraya kalkışabilir. Bunun için de Amerika ve İsrail'den olumlu sinyaller alması gerekiyor. Bütün bu tabloya baktığımızda –iddalı gelebilir ama- Sisi savaşa gireceğim derken bir darbe ile de karşılaşabilir. Çünkü ordu ve istihbarat içinde Doğu Akdeniz ve Libya konusunda Sisi'den çok farklı düşünen ekipler olduğunu biliyoruz.
SİRTE VE CUFRA PETROL HATTININ ORTASINDA
- Sirte ve Cufra'nın önemi nedir? Neden kırmızı çizgi?
Sirte ve Cufra Kuzey-Güney hattı açısından ülkenin tam ortasında yer almakta ve petrol hilali dediğimiz bölgenin güvenliği ve petrol sevkiyatı açısından önemli. Cufra'daki askeri üssün tamamen Rusya tarafından kullanılıyor olması da çatışmanın gidişatı açısından önemli.
SİRTE'NİN KONTROLÜ ÇOK ÖNEMLİ
- Sirte'de kotrolün sağlanması dengeleri nasıl değiştirir?
Siirt'e de kontrolün sağlanması aslında Hafter'in Trablus'u ele geçirmek için 5 Nisan 2019'da başlattığı son saldırı dalgasının tam anlamıyla püskürtülmesi anlamına gelecek. Türkiye'nin Libya hükümeti ile mutabakat anlaşmaları imzaladığı 27 Kasım 2019 tarihinden sadece bir hafta sonra Hafter'in Sirte'yi ele geçirmiş olması aynı zamanda Libya hükümeti ve Türkiye'nin verdiği destek açısından önemli bir duruma tekabül ediyor. Sosyolojik anlamda ise Sirte bir çok Libya şehrinde olduğu gibi aşiretlerin oldukça güçlü olduğu bir bölge ve dolayısıyla Sirte'nin Libya hükümeti ile anlaşması ve hükümetin kontrolünde olması diğer aşiretlerin de hükumete yanaşmasının yolunu açabilir.
ATEŞKES ÇAĞRILARINA TEMKİNLİ YAKLAŞILMALI
- Darbeci Hafter'i destekleyen güçler neden şimdi ateşkes istiyor?
Çünkü Hafter yeniliyor ve yeniden toparlanması, yeni bir strateji belirlenmesi ve sahaya yansıtılması için zamana ihtiyaç var. Ateşkesi de bu zamanı kazanmak için kullanacakları çok açık. Ayrıca Türkiye başta olmak üzere diğer uluslararası aktörlerin ateşkes ve siyasi süreç üzerindeki etkisini kırmak için Hafter destekçisi blok bu tarz yollara başvuruyor. Bunun son örneğini Kahire'de tek taraflı olarak düzenledikleri toplantıda görmek mümkün. Hem ateşkes çağrısı yaparak hem de siyasi çözüm sürecinin parametrelerini belirlemek amacıyla bu konferansın düzenlendiğini gördük.
2015 ŞARTLARINA DÖNÜLMELİ
-Ateşkes çağrıları için Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, tarafların 2015'teki pozisyona dönmesi gerektiğini belirtti. 2015'te şartlar neydi?
BM'nin devreye girmesi ile 2015 Aralık ayında taraflar Fas'ta bir araya gelmiş ve anlaşmışlardı. Her iki tarafın imzaladığı metin aslında çatışmayı bitirmişti, ayrıca siyasi sürecin nasıl işleyeceğini, petrol sevkiyatının nasıl yapılacağını, hangi kurumların meşru olduğunu belirlemiş ve ayrıca siyasi çözümün sürecinin parametrelerini de ortaya koymuştu. 2015'te ortaya çıkan bu anlaşma Libya'da geçiş süreci için bir ümit ışığı ve bir yol haritası niteliğinde idi. Ancak Hafter bu anlaşmaya da uymayarak Libya'nın tamamını kontrol etmek için harekete geçmiş ve bugün elinde tuttuğu bölgenin bir kısmını bu anlaşmadan sonra kontrol etmiştir. Dolayısıyla 2015 şartlarına geri dönmek demek Hafter güçlerinin bir çok bölgeden çekilmesi, siyasi sürece yeniden dönülmesi anlamına geliyor. Önemli bir farkla: Hafter'in artık masada yeri yok. 2015'ten farklı olarak bugün Libya hükümeti Türkiye'nin de desteğiyle çok daha güçlü durumda ve bütün Libya'yı kontrol ederek siyasi yeniden inşa sürecini sağlayabilecek bir özgüvene sahip. Yavaş yavaş bu kapasiteye de ulaşıyor. Bunun da göz ardı edilmemesi gerekiyor.
TÜRKİYE LİBYA'DAKİ OYUNU BOZDU
- Türkiye'nin bölgedeki konumu nedir? Geçtiğimiz günlerde Libya'da yapılan zirveden ne gibi sonuçlar çıkarabiliriz?
Türkiye'nin Libya hükümeti ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma Anlaşması ve diğer işbirliği anlaşmaları sadece birer ekonomik kazanç potansiyeli olarak görülmemeli. Bu anlaşmalar aynı zamanda Mısır, GKRY, Yunanistan ve İsrail'in Türkiye'yi neredeyse Doğu Akdeniz'de kendi kıyılarına hapsetme stratejisine de büyük oranda rafa kaldırmış oluyor. Açık bir ifadeyle Türkiye bu anlaşmalarla Doğu Akdeniz'deki kuşatmayı yarmış oldu. İşbirliği anlaşmalarının tam anlamıyla uygulanması ise aynı zamanda Türkiye'nin enerji bağımlılığını azaltması anlamına gelecek. 17 Haziran'da Bakanlar ve üst düzey bürokratlardan oluşan ziyaret bu ve bir çok açıdan çok önemli. Ziyaret, başkent Trablus hükümetinin güvende, meşru ve güçlü olduğunu dünyaya duyurmuş oldu. Daha önemlisi Türkiye doğu Akdeniz ve Libya'daki haklarını kararlılıkla koruyacağını ilan etti. Heyete katılan isimler açısından değerlendirdiğimizde ise Türkiye ile Libya arasındaki siyasi ekonomik ve güvenlik alanındaki işbirliğinin daha fazla derinleşmesini bekleyebiliriz. Libya'nın altyapı üst yapı ve kurumsal alanda yeniden inşa sürecinde Türkiye'nin çok daha etkin bir rol oynayacağını, Türkiye'nin Libya ekonomisi, siyaseti, alt ve üst yapısının yeniden şekillenmesinde Türkiye'nin önemli misyonlar üstleneceğini ve bu ilişkinin iki ülke için kazan/kazan formlü çerçevesinde gerçekleşeceğini önümüzdeki günlerde göreceğimiz.
TÜRKİYE LİBYA'DA ASLA GERİ ADIM ATMAZ
- Türkiye'nin Libya için ortaya koyduğu siyasi irade neden önemli?
Az önce ifade ettiğim gibi her şeyden önce doğu Akdeniz'deki ve haliyle Kıbrıs'taki haklarını korumak, kendisine rağmen bölgede yeni diktatörlükler inşa ederek yeni bir bölgesel düzenin kurulmasını engellemek açısından Türkiye'nin Libya'daki varlığı oldukça önemli. Türkiye'nin Libya politikasından geri adım atmak gibi bir niyeti ve lüksü olamaz. Ayrıca Türkiye'nin son yıllarda enerji arama faaliyetine yönelik kazandığı imkanları Libya sahillerinde ve Libya içinde tam kapasiteyle kullanması durumunda Türkiye'nin dışarıya olan enerji bağımlılığı fazlasıyla azalacaktır.
TÜRKİYE DIŞ POLİTİKADA BAĞIMLILIKTAN KURTULDU
- Türkiye'nin ortaya koyduğu uluslararası bu başarı nasıl okunmalı?
Her şeyden önce Türkiye'deki siyasi iradenin dünya siyasetini ve etrafındaki gelişmeleri doğru okumakla kalmayıp proaktif bir şekilde karşıladığını göstermektedir. Ayrıca Türkiye'nin yaklaşık kendi kendine yetme ve bağımlılıktan kurtulma politikasının artık sonuç vermeye başladığını da gösteriyor.
ABD'NİN TÜRKİYE İLE ÇALIŞMAKTAN BAŞKA SEÇENEĞİ YOK
-ABD heyetinin Trablus ziyareti ne anlama geliyor?
Bu ziyaretin Erdoğan-Trump görüşmesi ve Türkiye'den Trablus'a gerçekleşen üst düzey ziyaretten sonra gelmesi oldukça önemli. Şimdiye kadar Libya konusunda ikili oynayan ABD'nin Türkiye'nin pozisyonuna yaklaşması anlamına geliyor. ABD bunu Türkiye için yapmıyor elbette. Gelişmelere seyirci kaldıkça Ortadoğu'yu Rusya'ya kaptırdığını ve sadık müttefikler olarak gördüğü BAE, Suud ve Mısır'ın da Rusya'nın etkisini kaldığını gördü. Bu açıdan bakıldığında Türkiye ile çalışmaktan başka seçeneği kalmıyor doğrusu. ABD seçimlerini Trump'ın kazanması durumunda bu sürecin ilerleyeceğini düşünüyorum.