IKBY ve İran arasındaki ilişkilerin bozulmaması için yıllar önce silahlı mücadeleden vazgeçip sadece siyasi faaliyetlerde bulunan İranlı Kürtler, siyasi idamların halen devam etmesi, Tahran ile ittifak içerisinde olan terör örgütü PKK'nın İran uzantısı PJAK'ın güçlü bir kart haline gelmesini engellemek ve ülkedeki mevcut sistemin yasal siyaset yapılmasına müsait olmamasından dolayı, silahlı mücadele ihtimalinin giderek güç kazanmakta olduğu görüşünü dile getiriyorlar.
Söz konusu partiler, uzun yıllar boyunca İran'dan uzak bir şekilde, sadece siyasi mücadele faaliyeti içerisinde olmalarının kendilerine büyük zarar verdiğini ileri sürerek, silahlı mücadele seçeneğinin, başta PJAK olmak üzere, diğer ülkelerden gelecek örgütlerin güçlenmesini ve birer alternatif olmasını engelleyeceği görüşünde.
İranlı Kürtlerin silahlı mücadele kararı almasında etkili olan faktörler
Bölgedeki dengelerin bozulması ve çatlakların derinleşmesi, 2011 yılında patlak veren ve halen devam eden Suriye'deki iç savaş süreciyle paralel olarak gelişti. Esed rejiminin ülkenin kuzey bölgesindeki Kürt bölgelerini PKK'nın Suriye uzantısı PYD'ye (Demokratik Birlik Partisi) teslim etmesi ve örgütün bu bölgedelerde hakimiyet kurmasıyla daha da alevlendi.
KDP-PKK arasındaki gerginlik
IKBY Başkanı Mesut Barzani'nin başkanlığındaki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), PYD'nin Suriye'de ilan ettiği kanton sistemini hiçbir suretle meşru kabul etmediğini belirterek bu adımlara sert bir şekilde karşı çıktı. KDP'nin böyle bir tavır almasının altına yatan neden ise, PKK'nın Tahran destekli Esed rejiminin ajandasına göre hareket etmesi ve IKBY'de eğitim alan Suriyeli Kürt Peşmerge birliklerinin kendi bölgelerine geçişlerine izin vermemesiydi.
KDP-PKK arasında gerilimde ihtilafların Suriye'den çıkıp Irak'a taşınması ise bardağı taşıran son damla oldu. Terör örgütü DAEŞ'in Ninova iline bağlı Sincar ilçesindeki Yezidilere 3 Ağustos günü saldırması sonucu bölgedeki Peşmergeler çekildi ve söz konusu bölgede "insani koridor" açmak amacıyla Suriye'den gelip Irak'a geçen PYD'nin silahlı kanadı YPG ve Kandil'den gelen sınırlı sayıdaki PKK militanı konuşlandı. Sincar'daki hükümet binalarına yerleşen PKK ve YPG'liler Iraklı Kürtler için stratejik bir tehlike haline gelip, aynen Suriye'de olduğu gibi Irak'ta da "Sincar Kantonu" ilan edeceklerini söylemeye başladılar.
Barzani, Tahran ve Kandil'e mesaj vermek istedi
Barzani liderliğindeki KDP, Suriye'den sonra Sincar'daki durumdan dolayı yavaş yavaş meydanda güç kaybettiğinin farkına varınca, hem Tahran'a hem de Kandil'e bir mesaj vermek için, uzun süredir kendilerinin temin ettiği kamplarda kalan ve İran Kürtleri arasında en eski geçmişe sahip, Batı Azerbaycan Eyaleti'nin Mahabad kentinde 1945 yılından kurulan İ-KDP'nin (İran-Kürdistan Demokrat Partisi) iki kolunun İran-Irak sınırındaki Keleşin ve Helgurd bölgelerine yerleşmelerine yeşil ışık yaktı. Söz konusu İ-KDP güçleri, Kandil'in sert müdahalesiyle karşı karşıya kaldı ve çıkan gerginlikler sonucunda bir peşmerge hayatını kaybederken, ikisi de yaralandı. Ancak Peşmergelerin oraya yerleşmesine engel olunamadı.
Tahran, PKK kartını oynuyor
Tahran, Bağdat ve Şam yönetimleri, bölgedeki ajandalarına göre hareket etmeyen Barzani'nin kendi beklentileri doğrultusunda hareket etmemesi ve tam tersine Ankara ile daha yakın ilişkiler içerisine girmesinden oldukça rahatsız. Tahran ve Bağdat, Barzani'ye karşı hem stratejik tehdit oluşturmak hem de iç işlerinde siyasi kriz çıkarmak için, PKK'nın bölgedeki uzantılarını bir kart olarak kullanıyor. Barzani ise bu durumun farkında ve İranlı Kürt partilerine silahlı mücadele için yeşil ışık yakıp, kendi kartlarını oynamak istiyor.
İran'daki Kürt partileri, IKBY'nin dışında başka bir devletten mali yardım almadıkları için, yürütmek istedikleri silahlı mücadele için gelir kaynağı arayışı içerisinde. Uzun yıllardır İran-Irak ve Türkiye sınırları üzerinde bölgedeki kaçakçılardan haraç alan PKK'nın bu gelir kaynağını elinden almak için, İ-KDP de İran-Irak sınırları üzerinde gümrük noktaları koyarak , kaçakçılardan vergi almaya başladı. Tahran, PKK'nın sınırdaki kaçakçılardan haraç alınmasından rahatsız değil çünkü Süleymaniye'nin Penciwin ilçesindeki Seyranbend sınır geçişinde PKK'nın "gümrük noktası" ve İran sınır muhafızları arasında sadece bir kaç metre mesafenin bulunması da bunun en açık göstergesi. Ancak aynı durum İran Peşmergeleri için geçerli değil ve İran sınır muhafızları bu duruma sert bir şekilde karşı çıkıyor.
İranlı Kürtler ve silahlı mücadele
IKBY'nin özerkliğini kazandığı 1992 yılında, o dönemin konjonktürüne uygun olarak KDP ve Celal Talabani'nin liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Tahran'a yönelik çekincelerinden dolayı, İranlı siyasi partilerden silahlı mücadelelerini askıya alıp geri çekilmelerini istedi. Bu kesimler uzun yıllar boyunca kendilerine Kürt bölgesinde tahsis edilen askeri kamplarda sadece siyasi faaliyet yürüttüler.
İ-KDP'nin Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Mevlüdi, daha önce Irak'taki Kürt bölgesini Tahran'ın tehditlerinden korumak için çaresiz bir şekilde silahlı mücadeleden vazgeçme kararı aldıklarını belirterek, artık bölgedeki sürecin tamamen farklı bir noktaya ulaştığını söylüyor. Mevlüdi, partisinin silahlı mücadeleyi askıya alması ve yeniden başlama kararı vermesi hakkında şunları söyledi:
"İ-KDP olarak her zaman İran Kürdistanı içerisinde olmaya çalıştık. Ancak Irak Kürdistan'ında 90'lı yıllarda meydana gelen değişikliklerden dolayı, buranın güvenliğini korumak için, daha önce konuşlandığımız İran-Irak sınırlarından çaresiz bir şekilde çekilerek daha iç kesimlerde kurulan kamplara yerleştik. Bu sebepten dolayı, İran'daki irtibatlarımızdan ve halkımızdan kopuk bir süreç içerisine girdik. Eğer durumu özetlersem, geri çekilmeden ve silahların bırakılmasından zararlı çıktık. En kısa süre içerisinde, durumu tekrar telafi etmek için eski sınır noktalarımıza Peşmergelerimizi gönderdik."
İran-Irak sınır boylarındaki Keleşin ve Helgurd bölgelerine geçen yıl silahlı güçlerin konuşlanmasının siyasi ve askeri mücadeleye olumlu etkisinin olduğunu kaydeden Mevlüdi, bu karardan geri dönmeyi düşünmediklerini ve faaliyetlerine hız vereceklerini aktardı.
"İran'daki mevcut sistemin Kürtlerin siyaset yapmasına fırsat vermediği için silahlı mücadeleye başvurduk" diyen Mevlüdi, "Şartlar bunu gerektirdiği için İran'daki tüm militanlarımız silahlanmış durumda. Eğer bir saldırı söz konusu olursa kendilerini savunmaya hazırlar" yorumunu yaptı.
Tekrar silahlı mücadele kararının verilmesinden sonra İranlı Kürt gençlerinin harekete katılma oranının eskiye göre büyük bir yükselişte olduğunun altını çizen Mevlüdi, "Aldığımız karar tüm İranlı Kürtleri etkiledi. Halk bu kararı çok sıcak bir şekilde benimseyip, sahiplendi" değerlendirmesinde bulundu.
"PKK, Suriye'de elde ettiği bölgeleri elinde tutabilmek için İran'ın yanında yer alıyor" diyen Mevlüdi, "İran bölgedeki ülkelerin iç işlerine karışmak için PKK gibi güçleri kullanıyor. Çünkü İran ne demokratik bir ülke ne de insan haklarına saygı gösteriyor. Kendi çıkarları için tüm yasaları ayaklar altına alabilecek bir ülkeden bahsediyoruz" yorumunu yaptı.
İran'ın başkenti Tahran'da bir grup solcu Kürt öğrenci tarafından 1969 yılında kurulan İran-Kürdistan Toplum Partisi (Komela) Genel Sekreteri Abdullah Mohtedi de silahlı mücadele kararından vazgeçmeyeceklerini belirterek, ülkedeki iç değişim anahtarının Kürtlerin elinde olduğunu ileri sürdü.
Bölgedeki gelişmelere hazırlıksız yakalanmamak amacıyla İran-Irak sınırında silahlı güçler konuşlandırdıklarını dile getiren Mohtedi, " Son süreçte İran ve Irak sınırı boyunca askeri güçlerimizi konuşlandırdık ve İran'ın iç kesimlerindeki güçlerimiz de teyakkuz halinde. Ancak şu ana kadar bir saldırı düzenlemedik. Bölgedeki şartlarıdan dolayı halen savunma konumundayız" bilgisini paylaştı.
İran için Kürtler büyük bir tehdit
Silahlı mücadelede kararlı olduklarını ve haklı gerekçelerinin olduğunu söyleyen Mohtedi, "İran İslam Cumhuriyeti, Kürtleri büyük bir tehlike olarak görüyor. İran'daki Kürdistan bölgesine ekonomik gelişmelerin merkezi değil, ancak güvenlik bölgeleri olarak bakıyor. Kürtlerin bölgesini idam, işkence ve yoksullukla idare etmeye çalışıyor" dedi.
İran rejiminde içeriden vuku bulacak yapısal bir değişiklikte Kürtlerin önemli bir aktör olacağını söyleyen Mohtedi, "Kürtlere destek verilmesi lazım. Bu sistemin içeriden değişeceğine inanıyoruz ve içerideki değişimin anahtarı ise elimizde" değerlendirmesinde bulundu.
İran'ın şu anda hem ekonomik hem de siyasi olarak kendi içerisine çökmüş durumda olduğunu savunan Mohtedi, "Bu yüzden ülkede bir değişim isteniyorsa, harekete geçmek için en uygun fırsat kapıdadır. Hükümetin içerisindeki kanatlar arasında ciddi bir anlaşmazlık ve iktidar çatışması var. Bunun yanında bazı kesimler Batıya yakın olunmasını isterken, diğer bir kısım ise Rusya tarafında olunmasını istiyor. Ciddi bir fikir ayrılığı var" diye konuştu.PKK, İran'daki Kürtlerin temsilciliğine soyunamaz
PKK veya yabancı bir ülkeden gelen grupların İranlı Kürtleri temsil edemeyeceğinin altını çizen Mohtedi, "PKK ve onun İran kolu PJAK hiç bir zaman İran'daki Kürtlerin temsilciliğine soyunamaz. Bu örgütün Kürtler arasında desteği ve popülaritesi yok. Son birkaç yıl içerisinde Batı medyası bu örgütü büyütüp sanki İran'da önemli bir güçmüş gibi lanse etmeye çalışıyor" dedi.
"İran'daki Kürtler, PKK ve İran hükümeti arasındaki ilişkinin farkında" ifadelerini kullanan Mohtedi, "Dünyada bu bölgeyi takip eden herkes, İran ve PKK arasında bir ittifak olduğunu biliyor. Dışarıdan gelen bir tarafın içimize girip, kaderimizi tayin etmeye çalışmasına ve iç işlerimize müdahale etmesine müsaade etmeyiz. Bu yüzden en başından beri PKK'ya bunu bildirdik ve PJAK'ın kurulmasına da gerek olmadığını illettik" dedi. Mohtedi, "Kimse İran Kürtleri için kartondan parti kurmaya ve uzun tarihi geçmişi olan partilerimizin yerini doldurmaya da çalışmasın. Böyle bir girişimde bulunmak Kürtlerin zararına olacaktır" şeklinde konuştu.