SNHR tarafından "Acı Esaret" başlığı altında yayımlanan raporda, bu çalışmanın Lübnan'da Suriyeli sığınmacılara yönelik cinsel şiddetin boyutunu tespit etmek için bir başlangıç noktası olduğu belirtildi.
Raporda, şebekenin elindeki 8'i 18 yaş altı olmak üzere en az 45 kadının, başkent Beyrut'un gece kulüpleriyle meşhur sahil şeridindeki Cuneyh ilçesinde bulunan "Chez Mauric" ve "Silver" isimli kulüplerde cinsel köle olarak çalıştırıldığı kaydedildi.
Şebeke üyelerinin yalnızca Lübnanlılardan oluşmadığı, Filistin ve Suriye uyruklu kişilerin de bulunduğu bilgisine yer verilirken, Suriye ve Lübnan'daki Suriyeli kadınların yaşadıkları zor şartlardan faydalanılarak sistematik ve planlı şekilde tuzağa düşürüldüğü ifade edildi.
Söz konusu kadınların maddi imkansızlıkları şiddetli yoksulluk yaşayanlar, ruhsal çöküntü içindekiler ve eşini kaybedenler gibi zor durumda olanlar arasından seçildiği aktarıldı.
Bulunan kadınların zorla söz konusu kulüplere götürülerek hapsedildiği, pazarlandığı, her türlü cinsel ilişkiye zorlandıkları ve yıllarca tecavüze uğradıkları kaydedildi.
Tecavüzden kurtulmak isteyen bazı kadınlar "koruma" oldu
Raporda bazı kadınların tecavüzden kurtulmak için koruma olduğu ve alıkonulan diğer Suriyeli kadınlara işkence ettiğine değinilirken bu şekilde 12 kadının bulunduğu ifade edildi.
Kurbanların ifadelerine yer verilen raporda Suriyeli kadınlardan E. H. fuhuş şebekesinin ağına nasıl düştüğünü şöyle anlattı:
"Şam'da biri bana Lübnan'a gidip bir lokantada çalışabileceğimi söyledi. Mart 2014'te Suriye'den Lübnan'a gittim. O kişi bana otelde bir günlüğüne oda tuttu. Ertesi gün Sofya isimli Suriyeli kadınla buluşmam için kulübe gittik. Telefonumu ve pasaportumu aldılar ve beni kulübün içinde bir odada tek başıma bıraktılar. Oda, kapısı kilitli bir zindana benziyordu. Daha sonra 45 yaşlarında biri odaya girerek bana saldırdı ve tecavüz etti."
Cep telefonuyla çektikleri fotoğraf ve görüntüleriyle kendisini tehdit ettiklerini ve polise gitmemesi yönünde uyardıklarını belirten E.H, ilişkiye girmeye zorlandığını ve bir günde 4 ila 9 kişinin tecavüzüne uğradığını ifade etti.
M.A. isimli 25 yaşındaki Suriyeli kadın ise Humus kentinden olduğunu belirterek şunları söyledi:
"2010'dan bu yana Lübnan'da yaşıyorum. Evliyim, çocuğum yok. İşe ihtiyacım vardı. 2015 yılı başında bir Filistinli güneyde bir lokantada bana iş bulacağını vaat etti. Oraya gittiğimde beni bir kulübe götürdü. Burada daha sonra kadınların pazarlanmasından sorumlu olan kişi olduğunu öğrendiğim Suriyeli biriyle görüştüm. Kulübün koruma görevlileri tarafından cep telefonuma, yanımdaki tüm özel eşyalarıma el konuldu. İlk olarak kulübün yanındaki bir dairede tutuldum. Daha sonra kulüpte gece çalışmaya başladım. Çalışanlarla dahi iletişim kurmamıza izin verilmiyordu. Sadece korumalarla, Suriyeli ve ortakları ile konuşabiliyorduk. Her gün korumaların hakaretlerine, sözlü tacizlerine, olmadık nedenlerle işkence ve dayağa maruz kalıyorduk. Makyaj yapmamamız ve görünüşümüze gereken özeni göstermememiz gibi şeyler dayak ve işkence nedeni olabiliyordu."
"Kürtajdan üç gün sonra çalışmaya zorlandım"
Raporda S.M. isimli 17 yaşındaki kızın da benzer anlatımlarına yer verildi. Halepli olduğunu, eşi tarafından fuhuş şebekesine pazarlandığını aktaran S.M, "Hamile kaldım. Kürtaj olduktan sadece üç gün sonra yeniden çalışmaya zorlandım. İnsan muamelesi görmedik. Bizler onlar için sadece kazanç getiren bir maldan başka bir şey değildik" diye konuştu.
SNHR'nin "Acı Esaret" başlıklı raporunda Lübnan hükümeti "Cinsel saldırı ve tecavüzden kurtulanları barındıkları merkezlerde güvenliklerini en iyi şekilde temin etmeye, çeteyle irtibatlı kişilerin bulunması için gereken tüm çabayı harcamaya" davet edilirken ülkede bu şekilde zorla cinsel köle olarak tutulan ve kurtarılmayı bekleyen yüzlerce kadının bulunabileceği ifade edildi.
Raporda ayrıca Suriyeli kadınların başına gelenlerin temel sorumlusunun Suriye rejimi olduğu vurgulanırken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden de meselenin takipçisi olması istendi.
Lübnan güvenlik güçlerinin, bu ayın başında "fuhuşa zorlanan ve dövülen" çoğu Suriyeli 75 kadını, "ülkenin en tehlikeli" insan taciri şebekesinin elinden kurtardığı bildirilmişti.