İngiliz The Guardian gazetesinde, yazışmaların ilk yayımlandığı gün, e-postaların gazeteye nasıl ulaştığını anlatan bir haber yer aldı. Buna göre, Mart 2011'de Suriye'deki protestoların yeni başladığı dönemde, kimliği kesinlikle açıklanmayan genç bir devlet memuru üzerinde sam@alshahba.com ve ak@alshahba.com şeklinde iki adres ve iki şifre yazan bir kağıdı bir arkadaşına teslim etti.
Genç, arkadaşından bu bilgilerin yurtdışındaki Suriyeli muhaliflere iletilmesini istedi. Üç ay süren bir bekleme döneminden sonra, adresler ve şifreler Haziran'da bir Körfez ülkesinde yaşayan iki Suriyeli muhalife ulaştı.
Dokuz ay boyunca izlemişler
Bu adreslerin Beşar ve Esma Esad'a ait olduğunu anlayan muhalifler tam dokuz ay boyunca, rejimi devirecek bir ipucu bulabilmek ümidiyle hesapları izledi. Ta ki bu yıl Şubat ayına kadar…
Esad yönetiminin önde gelen 72 isminin resmi e-postaları Anonymous tarafından hack'lenip sam@alshahba.com adresinin Beşar Esad'a ait olduğu iddiaları ayyuka çıkınca, bu adrese tehditkar bir e-posta geldi. O günden sonra hesabın sahibi bu adres üzerinden yazışmayı kesti.
Bunun üzerine muhalifler de artık bu kaynaktan daha fazla bilgi edinemeyeceklerine, ancak rejimin iç yüzünü dünyaya göstermeleri gerektiğine inanarak yazışmaları açıklamaya karar verdi.
Bu yazışmalar gerçek mi?
Guardian editörleri, ilgili haberde, e-postalarda yazılanları dikkatle incelediklerini ve "Sam"ın Beşar Esad, "Ak"nin de Esma Esad olduğuna dair çok güçlü kanıtlar olduğuna inandıklarını belirtti. Hatta New York Times, ABC News, NBC gibi yabancı basın organlarının temsilcileri, Esma Esad'ın mücevher aldığı mağazalar gibi bazı yazışmaların muhataplarıyla görüşülerek e-postaların teyit edildiği de ifade edildi.
Bununla birlikte, Guardian'ın görüştüğü ve adının açıklanmasını istemeyen bir kişi, dosyadaki e-postaların bazılarını kendisinin gönderdiğini doğrularken, yazışmalardan bir tanesini hiç görmediğini belirtti. Yani yazışmaların tamamının gerçek olduğu şüpheli.
Herkes İngilizce yazışıyor
Bunun dışında göze çarpan bazı tuhaflıklar var. Birincisi sürekli olarak İngilizce kullanılıyor.
Yazışmaların tamamı henüz yayımlanmadı. Ancak şu an için görüldüğü kadarıyla Esad çifti, Esma Esad'ın babası Favaz Akras, Esad'ın medya danışmanları, Suriye asıllı işadamı Vefik Said vs. kendi aralarında sürekli İngilizce yazışıyor. "Ak"ye gönderilen postalarda "Bonjour" gibi Fransızca selamlaşmalar da dikkat çekiyor, ancak tek kelime bile Arapça yok.
Elbette ki bir İngiliz gazetesinde yer aldığı için özellikle bu e-postalar seçilmiş olabilir. Ancak Arapçada çok sık kullanılan "inşallah" gibi tabirlerin bile arada sırada kullanılmaması dikkat çekici.
Suriye istihbaratının ruhu duymamış
Daha önemlisi, Ortadoğu'nun istihbarat birimleri en güçlü rejimlerinden Suriye'de, devlet başkanı ve eşinin yazışmalarının, dokuz ay boyunca izlenmesi fakat rejimin bundan zerre kadar haberdar olmaması çok çarpıcı.
Guardian'a e-postaları veren muhalifler, Beşar Esad'ın e-postaları okur okumaz sildiğini, yazdıklarına hiçbir zaman kimliğini belli edecek işaretler koymadığını belirtti. Bunun, Esad'ın internet güvenliğini gözettiğinin bir işareti olduğu da ifade edildi.
Ortada böylesine bilinçli bir yaklaşım varken, Esadların güvenliği şüpheli servis sağlayıcılar üzerinden sürekli olarak yazışmaları ve bu kadar uzun bir süre boyunca hesaplarının izlendiğinin farkına varmamaları ilginç.
Al-Shahba da nedir?
"Sam" ve "Ak" hesaplarının bağlı olduğu Alshahba.com adresi de çok tartışmalı.
Guardian'da, adresin Dubai merkezli, Londra'da da şubesi bulunan Al-Shahba şirketine ait olduğu belirtildi. Haberlerde Suriye hükümetinin işlerinin ve Esma Esad'ın özel alışverişlerinin yürütülmesi için önemli bir kanal olduğu vurgulandı. Bu da akıllara Al-Shahba'nın bir paravan şirket olma ihtimalini getirdi.
Bugün alshahba.com adresine gidildiğinde boş bir ekran ve "Kurulum aşamasında" mesajı çıkıyor. Sitenin Google'da yer alan önbellek bilgisindeyse şirketin 2000'de kurulduğu ve "yatırım danışmanlığı" hizmeti verdiği belirtiliyor. Onun dışında bir bilgi yok.
Kaynağın hikayesi çok tanıdık
Adresleri ve şifreleri muhaliflere gönderen öfkeli devlet memuru hikayesi de akıllara Wikileaks'e ABD belgelerini teslim ettiği öne sürülen Er Bradley Manning'in hikayesini getiriyor.
Devlet için çalışmakta olan fakat durumundan memnun olmayan kızgın gençlerin bulundukları konumları kullanarak elde ettikleri istihbaratı basına göndermeleri tanıdık bir durum yani.
Önümüzdeki günlerde e-postalar yayımlanmaya devam ederse, bu sorulara yanıt bulma ihtimalimiz de artabilir. Ancak şu ana kadar yayınlananlar merakımızı gidermekten ziyade, artırıyor.
Hürriyet