Dünyanın kabulü, 18 yaşın altında olan herkesin çocuk olduğudur. Çoğu kez gazeteler, televizyonlar, filmler çocukların işlediği suçlardan bahsetmekte, yasalara aykırı olarak kimliklerini vermekte ve yargılamaktadır. Oysa, çocuğun suç işlemiş olması, ona bakmakla yükümlü erişkinlerin nelerin yanlış olduğunu öğretmemiş olmasından ya da aynı erişkinler tarafından yanlış yapmak üzere yönlendirilmiş olmasından kaynaklanır. Bu nedenle suçlu çocuk yoktur, suça yönlendirilmiş, sürüklenmiş çocuklar vardır. Herhangi bir şekilde suça karışmış olan çocuk ve adolesanların nasıl yargılanmaları gerektiği, hangi kurallarla değerlendirilmelerinin doğru olacağı ve nasıl topluma kazandırılabilecekleri önemlidir. Bunlardan daha önemlisi ise çocuk ve gençlerin suça sürüklenmesine neden olan etkenlerin saptanması ve koruyucu tedbirlerin alınmasıdır. Amaç, suçla karşılaşan çocuğun yargılanmadan değerlendirilmesi, korunması, gerekirse tedavi ve rehabilite edilmesi olmalıdır. Yargılanarak sisteme sokulan çocuk, kaç yaşında olursa olsun sistemden çıkmakta zorlanacaktır.
AİLE ÖNEMLİDİR
Çocuklarının yasal sorunları olmasında sorumlu bulunan etkenlere baktığımızda; işsizlik, yoksulluk, siyasal durum, eğitim sistemi, yaşanan çevre, aile, ruhsal sorunlar ve suçun ele alınış biçimi görülmektedir. Bunların içinde aile ve eğitim sistemi ile ruhsal sorunlar, sosyoekonomik ve kültürel düzey farkı olmaksızın önemli etkenlerdir. Bir çocuğun yetişmesinde ailenin önemi bilinmektedir. Çocuğun suça sürüklenmesi söz konusu olduğunda aileye ilişkin bazı özellikler ön plana çıkmaktadır. Ailenin birlik veya dağınık olması, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyi, onun ilk sosyal deneyimlerini oluşturacak ve kişiliğinin gelişmesinde önemli bir rol oynayacaktır. Ayrıca ebeveynin çocuğa sert ya da yumuşak tavırları, tutumları, ona değer verip vermemesi, ergenlik çağında ona yardımcı olup olmamasının da son derece önemi vardır. Aile içinde ebeveynlerin sürekli olan kavgaları, aile içi şiddetin varlığı, ailede alkol ya da madde kullanımı çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Ailenin çocuk üzerindeki denetimini kaybetmiş olması, çocuğun suç çevreleri ile ilişkisini ve suça yönelmesini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca ailede suçlu bireyler olması, hem özdeşim modeli olması hem toplumsal değer yargılarının yanlış öğrenilmesi hem de çocuğun büyüdüğü çevreyi belirlemesi açısından önem kazanmaktadır. Ailelerin denetimi kaybetmeleri her sosyo-ekonomik düzeyde sık rastlanan bir durum olmaya başlamıştır. Düşük sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyde sorun ailenin fiziksel yetersizliğiyken, yüksek sosyo-ekonomik düzeyde yanlış disiplin yöntemleri, ailelerin çocuklara sınırları ve sorumlulukları öğretmemesi olarak görünür. Her iki durumda da ortak olan, çocukla geçirilen zaman ve kalitesidir. Ailenin değerlendirilmesi, yetersizliklerinin saptanması, aileye destek programları oluşturulması ve gerekirse çocuğun aile ve çevresi dışında güvenli bir ortamda büyümesinin sağlanması suçun engellenmesi açısından yardımcı olacaktır. Bu sorunu her boyutu ile ele almak, sonuçlara ulaşmak için bu yıl 3. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali'nin (www.icapff.com) ana başlığı Çocuk(ça) Adalet olacak. 13-19 Eylül tarihlerini ajandanızda bu önemli sorun için şimdiden işaretleyin.