Türk
asıllı, Müslüman bir Belçikalı Mahinur Özdemir... 82 yılında Schaerbeek'te doğmuş. Beş kardeşin en büyüğü. Muhasebeci bir anne ile öğretmen bir babanın kızı. Latince, kimya ve matematik okumuş. Üniversite eğitimi ise ekonomi-politika ve işletme mühendisliği üzerine. Yüksek lisansını ise kamu yönetimi üzerine yapmış. Türkiye onu 2009 yılında Frankofon bölgesinden Demokrat Hümanist Parti'den milletvekili seçildiği zaman tanıdı. Mahinur Özdemir ile Brüksel sokaklarında sohbet ettik.
- Bazıları sizin Belçika'yı temsil etmediğinizi düşünüyor.
- Özellikle yemin töreninden sonra küçük bir kesim tarafından böyle bir tartışma açılmak istendi. Benim kanaatimce bu kesim de Belçika'nın uzlaşı kültüründen ve demokrasisinden yeterince haberdar olmayan veya bunu içselleştirememiş bir kesimdi.
- Bunun dayanağı neydi? Başörtüsü mü? Müslüman ama başörtüsüz bir kadın olsaydınız yine bu konu tartışılır mıydı?
- Hayır, kesinlikle tartışılmazdı. Fakat biliyorsunuz ilk olmak her zaman zordur; her toplumda, her ortamda zordur. İlklerin dünyada zorluklarla dolu geçen bir hayat ve mücadele alanı olmuştur. Ben de Belçika'da ve Avrupa'da bir ilk olmam sebebiyle bu tartışma ve zorlukları kısmen de olsa yaşadım. Hatta zaman zaman yaşamaya devam ediyorum. Belki bu işin doğası böyle...
- Başörtüsünün kadın,erkek eşitliğine engel olduğu argümanı sıkça kullanılır oldu.
-Başörtüsünden rahatsız olanlar, bu söylemin arkasına sığınarak yeni bir karşı argüman ortaya çıkarmaya çalışıyor. Niyetleri aynı kalıyor, böyle söyleyerek, yani yaygın kabul görmüş bu tür kavramları kullanarak başörtüsüne karşı çıkmaya çalışıyorlar.
SADECE SİYASET YAPIYORUM
- Türk asıllısın, Müslümansınız, başörtülüsünüz, kadınsınız ve Belçikalısınız. Bütün bu kimlikleri nasıl birleştiriyorsunuz?
- Toplumda bir kadın olarak siyaset yapmak başlı başına bir iş. Daha fazla mücadele gerektiriyor. Avrupa'da bile kadınlar seçilme haklarını çoğunlukla 2. Dünya Savaşı'ndan sonra aldılar. Şu anki durum dahi arzu edildiği gibi değil. Bunun yani sıra, evet, tüm bu saydığınız kimlikleri birlikte taşımak önemli bence; birini diğerine tercih etmeden... Bütün bu kimliklerimle bir problem yaşamıyorum. Ben bu kimliklerin tümüyüm. Bir ağacı oluşturan dalları, yaprakları, çiçekleri, belki meyveleri ve köküdür. Bir ağacı bütün bunlarla çizersiniz. Hepsinin ayrı bir özelliği var, hepsi ayrı ayrı kıymetli.
- Bu kimlikler arasında bir derecelendirme yapsak, zorluk açısından, hangisini yaşamak daha zordur?
- Bunları zorluk olarak görmüyorum, bilakis biri eksik olsa ben olmam gibime geliyor. Ben bu kimliklerin hepsini severek ve memnuniyetle taşıyabiliyorum. Dışardan bakınca bazıları handikap gibi görünüyor olabilir: Kadınsınız, yabancı kökenlisiniz, Müslümansınız, başörtülüsünüz, üstüne üstlük gençsiniz, çünkü genç olmak da ayrı bir handikaptır siyasette. Ancak bardağın dolu tarafı daha fazla.
- Siyaset dışında neyle ilgileniyorsunuz? Peki ya gelecek planlarınız?
- Belçika'da siyaset yaparken başka bir iş ile ilgilenmeniz pek mümkün görünmüyor. Zaten bu, etik olarak da mümkün değil. Şu anda belediyedeki ve parlamentodaki görevlerim zamanımın büyük bir kısmını alıyor. Siyaset bir meslek alanı değil, aksine fikirlerinizi, doğrularınızı hayata geçirmek için bir hizmet alanı. Bugün görevimi en iyisi şekilde yapmak istiyorum. Bugün de yarın da nerede olursam olayım, sorumluluklarımı ve işimi en iyi ve en faydalı şekilde yerine getirmek benim öncelikli amacım.
'SİZ FRANKOFONLAR' DİYE KONUŞUYORUZ
- Avrupa'daki milliyetçi yükselişin Belçika'ya yansıması nasıl?
- Belçika'da ağırlıklı olarak Flamanlar, Frankofonlar var. Daha önce nüfus yoğunluğu Frankofonlardaydı, şimdi durum tersine dönmüş durumda. Ancak son yıllarda Flaman kesimdeki milliyetçi söylemler sertleşiyor. Daha önce yüzde 3 oy almış bir Flaman milliyetçisi parti oyunu yüzde 33'e kadar yükseltti. Bu parti, özerklik ve Flaman bölgesinin bağımsızlığını savunuyor.
- Belçika için bir bölünmeden söz edebilir miyiz?
-Bu kolay bir şey değil. 20 yıl sonraki Belçika ile şimdiki Belçika elbette aynı olamayacak. Şu an hükümet altıncı devlet reformunu gerçekleştiriyor. Ülkenin federal yapısını kuvvetlendirmek için yapıldı bütün bu reformlar. Belçika değişecek muhakkak, belki de konfederal bir sisteme doğru ilerleyecek. Ancak şu an için ayrılıktan söz etmenin gerçekçi olmadığını düşünüyorum.
- Türkler bu Frankofon- Flaman çekişmesinde hangi tarafta?
- Frankofon bölgesinde yaşayan Türk kökenli aileler Frankofonların, Flaman bölgesinde yaşayanlar Flamanların tarafında. Sizli bizli konuşuyoruz. 'Siz Flamanlar', 'Siz Frankofonlar' olarak konuşuyoruz. Türkler yaşadıkları yerleri benimsiyor.
- Avrupa gözünde Türkiye imajında bir değişiklik oldu mu?
- Bazı konularda eleştiri alıyor Türkiye; özgürlükler vs. gibi konularda. Ama Türkiye ekonomik güç olarak anılmaya başladı ve bölgede bir güç olarak görülüyor. Uluslararası platformda Türkiye'nin itibarının arttığını söyleyebiliriz.
KENDİ ÇABAMIZLA ENTEGRE OLDUK
- Belçika nasıl bir devlet?
- Belçika 1830 tarihinde kuruldu ve o tarihten beri de uzlaşı kültürünün hakim olduğu bir ülkedir. Belçika siyaseten nötr bir ülke, Fransa'daki gibi laiklik anlayışı yok. Devlet tarafından tanınan ve maddi açıdan da kısmen destek sağlanan sekiz din ve mezhep var.
- Avrupa'nın son durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Avrupa ekonomisinin yaşadığı krizin toplumsal pek çok sonuca da sebebiyet verdiği bir aşikar. Avrupa Birliği'nin ekonomik açıdan yaşadığı sıkıntı hepimizin malumu. Bu kriz tabii yabancı kökenlileri de etkiliyor; iş başvurularında, iş çıkarmalarında vs... Kriz ortamı maalesef yabancılara karşı olan ayrımcılığı hatta düşmanlığı arttırabiliyor ve bu durum maalesef popülist partilerin ekmeğine yağ sürüyor.
- Avrupa'da göçmenler için entegrasyon politikası mı asimilasyon politikası mı uygulanıyor?
- Tüm Avrupa'yı değerlendirmem mümkün değil. Fakat gözlemlediğim kadarıyla, entegrasyondan bahsetmek için ülkelerin bir entegrasyon politikası olması lazım. Entegrasyondan ne anladığımız da önemli bu durumda. Avrupa göçmenleri kabul ettiğinde onlara özel dil kursları, yaşadıkları ülkenin hak ve hukukunu öğrenmeleri için özel eğitimler vermedi. Göçmenler ancak kendi çabalarıyla entegrasyonu gerçekleştirdiler. Buradaki Türkler bulundukları noktaya tamamen kendi çabaları ile geldiler ve hepsi birer altın madalya hak ediyor.