TOPLUMUN BİLİNÇALTINA İNDİM
- Çok karanlık ve karamsar bir öykü anlatıyorsunuz. Sizin özel bir döneminize mi rastladı bu kitap?
- Bence hepimizin özel bir dönemine rastladı. Karamsar, gergin bir dönem yaşıyoruz iki-üç yıldır.
- Toplumun bilinçaltını yazdınız diyebilir miyiz?
- Evet. Sokağa çıktığınızda herkes o kadar öfkeli ki, herkes o kadar korkuyor ve endişeli ki. Bu dönemde çok pozitif bir şeyler yazabileceğimi düşünemiyorum. Gündem o kadar karanlık ki, her gün korkunç bir şeye uyanıyoruz, ertesi gün ya onu unutuyoruz ya da bambaşka bir şey çıkıyor, unutmak zorunda kalıyoruz. Aynı şeyi deprem korkusunda da yaşadık. İki ay boyunca başucumuzda deprem çantalarıyla yatıp kalktık. Tehlike devam ediyor ama kimsenin umurunda değil. Belki yüzleşmeye çağırıyorum. Toplumların bilinçaltı dediğim şey de bu zaten.
- İstanbul da öykünüzde bir karakter. Öykünüzde İstanbul'un bazı semtleri yok oluyor...
- Deprem gibi bir felaketle olmasın tabii, ama korunması gereken yerler korunup, bazı yerler yeniden düzenlense çok güzel olur. Bilinçaltımdan bir tür yansıma olmuş olabilir. Başka bir itirafta daha bulunayım: Kitap aslında üçleme olacaktı. Bir sonraki kitaba hazırlık olsun diye kırıntılar koyup açıklamadığım çok şey oldu bu kitapta. Ama şimdilik üçleme fikrinden vazgeçtim. Önceki kitaplarımda Agatha Christie sonları yazıyormuşum, sonradan fark ettim ve çok kızdım kendime. Sonunda herkes bir yere toplanıyor, düğümler çözülüyor. Bu romanda öyle yapmadığıma memnunum ama açıklanmayan çok şey kaldığını düşünen okuyucular olduğunun da farkındayım.
KUSURSUZ AŞK BEKLENTİSİ GERÇEKÇİ DEĞİL
- Bir röportajınızda diyorsunuz ki 'Kadınlar âşık olmak ister, erkeklerinse daha başka tercihleri vardır, cinsellik gibi.'
- O röportajı verdiğimden beri sekiz sene geçti ve bence bu sürede insanların olaya bakış açısında da bir değişim yaşandı. Şimdi kadınlar 50 Shades of Grey 'i okuyor. Belki de ben onları dışarıdan yanlış yorumluyordum. Şimdi elimde daha çok ipucu var. Bence kadınlarda değil de, bizim dışarıdan kadınları algılayış tarzımızda bir değişim var. Belki artık ihtiyaçlarını ortaya koymada daha az çekingen davranabiliyorlar. Biz erkekler de daha rahat anlayabiliyoruz. Kadınlara dair beş-altı sene önceki gözlemlerimle şimdikiler çok farklı. Kadınların tercihlerini ifade ediş şekilleri açısından, beklentileri açısından... Hızlı hayatta aşk ölüyor. Bu hızlı hayatlarda romantik aşk beklentisinin gerçekçi olmadığını belki de insanlar anlıyorlar. Ama her şeye rağmen romantizm de hâlâ var. Kadınlarda da hâlâ bir ideal aşk beklentisi var.
BİR DÖNEM TAKINTIM BEETHOVEN'Dİ
"Herkesten öğrenebileceğim bir sürü şey var diye, aynı anda dört bir yana saldırıyorum. Yönetmenler David Lynch'e, David Fincher'a, Ridley Scott'a, Christopher Nolan'a hayranım. Beş yeni Woody Allen filmi karşılığında bir Wes Anderson filmini değiş tokuş ederim. Korku, bilim kurgu, anime çok severim. Çocukken, korku filmlerini arkadaşlarıma anlatmaya çok meraklıydım, şimdi o huyumdan kurtuldum!"
"Murakami'yi çok sevdiğim malum. Yıllar önce David Mitchell ile tanışmıştım, defalarca okudum, hâlâ da okuyorum. Hiç azalmayan bir Bolano tutkum var. İçinde zeka pırıltısı olan her kitap ilgimi çekiyor. İhsan Oktay Anar ve Murat Uyurkulak'ı çok severim. Orhan Pamuk'un ne yazacağını hep merak ederim."
"Müzikte de tuhaf dönemlerim oluyor. Küçük Yalanlar Kitabı'nı yazdığım sırada Beethoven piyano sonatları takıntı olmuştu. Sırf şu türü dinlerim diye bir saplantım hiç olmadı. Aksine, dinlemediklerim, bir şeyler kaçırıyormuşum sıkıntısı verir. "
"Sahne disiplini ve sahne arkasındaki takım çalışması beni çok heyecanlandırıyor. Arkadaşlarımı TV karşısına oturtur, zorla Madonna konserlerini seyrettiririm. Herkes işine bu kadar özen gösterse, hayat çok daha güzel olurdu."
AMAÇ, HAYATIN İÇİN DOLDURMAK
- Kadınların da, erkeklerin de kafası karışık.
- O da aslında aynı şeyden kaynaklanıyor, hayatımızda eksik ya da yanlış giden şeyler var ve bunların içini bir şekilde doldurmaya çalışıyoruz. Ve ulaşmak istediğimiz, bu şekilde bizi ayakta tutan kavramlar yaratmaya çalışıyoruz. Sabah kalktığımızda hayatı hâlâ güzel bulmamızı sağlayacak bir şeyler... Aşkı da bu nedenle bekliyoruz. Bir umut aslında, en karanlık ortamda bile...