Yeşim Ustaoğlu, bu beşinci (uzun) filminde şaşırtıyor. Biz onu özellikle iki siyasal yapımıyla, Güneşe Yolculuk ve Bulutları Beklerken'le tanıyoruz: Biri Kürt, öbürü Karadenizli Rum azınlıkları ve sorunlarını temel alan eleştirel ve polemikçi yapımlar. Ama Araf'ın temsil ettiği, son derece kişisel ve kendine özgü 'aşk hikayesi' de, en azından Pandora'nın Kutusu ile kamerasını hemcinslerine çevirmeyi seven ve bunu yaptığında da çok başarılı olabilen bir yönetmene yakışıyor. Bu sürprizli film, trafiğin bir nehir gibi aktığı bir otoyolun yakınındaki bir köyden gelip, dev bir benzin istasyonu ve yanı başındaki dinlenme tesisinde çalışan Zehra'nın öyküsünü anlatıyor. Zehra'nın ailesi, özellikle de kılığından davranışlarına 'tipik köylü' anasıyla ilişkileri, aslında şunu gösteriyor: Türkiye hızla kentleşmektedir ve birçok yerde bir kuşak sonrası çok farklı olacaktır. Bunun getireceği iyi ve kötü şeylerle birlikte kuşkusuz... Zehra, teselliyi bir yakın arkadaşında ve birlikte çalıştığı yaşdaşı Olgun'la olan romantik ilişkisinde bulmaktadır. Ama hep çekip uzaklara gitme hayalleri kurarak. Günün birinde, zaman zaman uğrayan bir ağır vasıta şoförüne gözü takılır. Bu traşsız, vahşi bakışlı esmer adam, onun gönlünde garip duygular uyandırmıştır. Adı Mahur'dur ve atıyla geçen bir Western kahramanıyla, Peckinpah'ın Konvoy başyapıtındaki Kris Kristofferson arası biridir. O 'mahur gece' gibi geçişlerinden birinde tanışır ve sevişirler. Bu belki 'otoyol ahlakına' uygundur, ama çevrede hüküm süren kırsal kesim ahlakına değil... O yüzden, Zehra hamile kalınca, durumu kolay olmayacaktır.
DENİZ'İ FİZİĞİ İÇİN SEÇMİŞ
Ustaoğlu, bu aykırı aşk ve cinsellik öyküsünü gayet olgun bir sinemayla ve büyük ustalara yakışır dokunaklı bir sadelikle anlatıyor. Film böylece dar ilişkiler çerçevesini aşıp, hızla değişen bir topluma tutulmuş bir aynaya dönüşüyor da denebilir. Yönetmenin otoyolunu, onun kıyısına ilişmiş yaşamı ve özellikle o 'restoran' atmosferini verişi de son derece başarılı. Bir diğer başarılı öge oyuncular. Ustaoğlu'nun deneyimsiz Neslihan Atagül'ü bulması ve tam anlamıyla sanki Zehra'ya dönüştürmesi mucizeye benziyor; genç oyuncu öylesine iyi. Yine gencecik Barış Hacıhan ve artık deneyimli sayılabilecek, ödüllü Nihal Yalçın da öyle. Özcan Deniz'i ise yönetmen sanki fiziği için seçmiş. Bu konuşmasız (demek ki daha zor) rolde, Deniz vücut dili ve gözleriyle oynuyor ve bu zor görevin altından kalkıyor.
CESUR BİR FİLM
Ama şunları da söylemek gerek: Bu kolay bir film değil. Bir yandan, vermek istediği kırık ve tekdüze hayatlar oranında yavaş ve ağır gelişiyor. Öte yandan, kimi sahneler özellikle erkeklere göre değil! Örneğin bir 'tuvalette çocuk düşürme' sahnesi var. Ustaoğlu'nun tüm sinema becerisini, Neslihan'ın ise tüm yeteneğini ortaya koyduğu, dünya sineması içinde bile kendi alanında zirveye çıkacak bir bölüm. Ama zor, belalı ve seyri hiç kolay değil... Ben her şeye karşın filmi has sinemaseverlere öğütlüyor ve yönetmeni, her anlamdaki cesareti için için kutluyorum.
ARAF ***
Yönetim ve senaryo: Yeşim Ustaoğlu Görüntü: Michael Hammon Müzik: Marc Marder Oyuncular: Neslihan Atagül, Barış Hacıhan, Özcan Deniz, Nihal Yalçın, Ilgaz Kocatürk, Can Başak, Yasemin Conka Match Factory, (Türk- Alman) yapımı.