KatIe
Holmes'u anlamak için, doğup büyüdüğü Toledo'yu da anlamak gerekiyor. 20'sinde şöhreti yakalayana kadar Holmes, herkesin herkesi bildiği, zamanın hiçbir şeyi değiştirmediği bu koyu Katolik, küçük taşra şehrinde yaşadı. Büyümek için acele etmedi. Liseye başladığında
Barbie'lerini atmadı örneğin, ama yine de duvarlarına Leonardo DiCaprio posterleri astı. Devam ettiği Katolik okulunda (Notre Dame) notlarını yüksek tuttu. Arkadaşları onu cinsellik konusunda mahcup, hafif muhafazakar bir kız olarak tanıdı. Milyonların izleyeceği
Dawson's Creek dizisinde rol bulup uluslararası bir şöhrete ulaşsa da bu portre değişmedi. Birazcık iddialı giyinmesini isteyen bir fotoğrafçıya "Ben Ohio'luyum, aklından bile geçirme," diyecekti mesela. Hayatının değişmesi için karşısına Tom Cruise'un çıkması gerekti. Nasıl tanıştıkları halen muamma. Hızlı bir flörtün ardından beraber olduklarını açıklayarak tüm dünyayı şaşırttılar. Tam bir sene sonra çocukları Suri dünyaya geldi, ardından da evlendiler. 2006'daki bir Paris gecesine gidelim. O gece Eyfel Kulesi'nin tepesinde Tom, dizlerinin üzerine çöktü; yazdığı uzun şiiri ezberden okudu ve Katie'ye evlenme teklif etti. Bir Disney hikayesi bu sahneyle bitebilirdi. Tom ile Katie'ninki bitmedi... Holmes, geçtiğimiz ayın sonunda eşinden boşanma ve altı yaşındaki kızları Suri'nin velayetini alma talebiyle mahkemeye başvurdu. Genç kadın, mahkemeye gerekçe olarak şiddetli geçimsizliği sunmuştu. Hollywood odaklı dedikodu dergileri mesaiye hemen başladı. Üç soru hemen öne çıkacaktı: Çiftin bağlı olduğu (Holmes artık bağlı değil) Scientology Kilisesi işin ne kadar içindeydi? Holmes'un, Cruise'dan pek hazzetmediği söylenen ailesinin, özellikle de avukat babasının boşanmada rolü var mıydı? Holmes, altı yaşındaki kızı Suri'yi, Scientology'nin etkisi altına girmekten korumaya mı çalışıyordu? Yıllar sürecek bir velayet savaşının çıkmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Yine de her şey göz açıp kapayıncaya kadar bitti. Taraflar boşanma konusunda anlaştıklarını ve birbirlerine saygı göstereceklerini açıkladı. Çift için bundan sonrası, birbirleriyle didişmediklerini ispat çabasıyla geçecek. Suri'nin doğum günlerinde bir araya gelip, anlayışlı anne babayı oynayacaklar. Yedi yıllık beraberlikleri de benzer bir gayretle sürmüştü. Kızlarının ilk fotoğrafları için Colorado'daki çiftlik evlerinin kapısını
Vanity Fair dergisine açmakla kalmamış, ünlü fotoğrafçı Annie Leibovitz ve yazar Jane Sarkin'in bir hafta süreyle orada yaşamasına izin vermişlerdi. O günlerde sergiledikleri, geniş aileyle yaşanan, eski moda bir mutluluk tablosuydu... Bu saadet dolu, uzun günlerin bir noktasında Holmes, yazar Sarkin'i bir köşeye çekip, hiçbir dedikodunun bu mutluluğu gölgeleyemeyeceğini özellikle belirtmişti.
SCARLETT VE PENELOPE DE DENENDİ Mİ?
Dedikodular gerçekten de hayatlarından eksik olmadı. Örneğin, Scientology Kilisesi'nden ayrılıp, tarikatın sırlarını ifşa eden bir kitap yazan Marc Headley, Holmes'un Cruise için özellikle seçildiğini anlatıyordu. Headley'e göre, öncelikle Penelope Cruz ve Scarlett Johansson gibi adaylar denenmiş, ama bir sonuca ulaşılamamıştı. Yine Headley, Holmes'un adının,
Seventeen dergisine "Her genç kız gibi ben de Tom Cruise'la evlenmek istiyordum," demesiyle gündeme geldiğini ve Cruise'un derhal genç oyuncunun peşine düştüğünü anlatıyordu. Yine de, bu denklemin bugüne kadar esas kaybedeni Holmes. Her şey bir kenara, oyuncunun çıkışta olan kariyeri sekteye uğradı. Örneğin, tüm zamanların en çok kazanan dördüncü filmi
Batman - Kara Şövalye filmindeki rolünden Cruise'un baskısı nedeniyle vazgeçtiği söyleniyor. Daha da fenası, genç oyuncunun parıltısını kaybetmesi. Holmes,
Dawson's Creek'in ilk istim tuttuğu günlerde verdiği röportajlarda akıllı, muzip, rahat ve abartısız cümleler kuruyordu. "Sana bugüne dek sorulan en aptalca soru neydi?" sorusunu "Buydu," diye yanıtlıyordu mesela. "Neden bu filmde oynamayı tercih ettiniz?" sorusuna cevabı daha da rahattı: "Ben tercih etmedim, beni işe aldılar." Bu, kendinden emin, doğrucu ve dalgacı kız birden ortadan kayboldu. İlişkisi hakkındaki bütün sorulara hep aynı, tekdüze yanıtları vermeye başladı: Tom görebileceğiniz en romantik adam, beni dünyanın en mutlu kadını yaptı, beraber çok eğleniyoruz vs... Benzer cevaplarla
W dergisine kapak olduğu bir söyleşinin ardından, soruları yönelten gazeteci Robert Haskell o kadar sıkılmıştı ki, "Ne sorsanız fark etmiyor, hep aynı şeyi söylüyor," diye not düşme gereği duydu. Ama esas tuhaflık, bu röportajlarda bir başkasının da yer almasıydı. Scientology Kilisesi mensubu Jessica Rodriguez, akıl hocası sıfatıyla Holmes'a sürekli eşlik etmeye başlamıştı. Kendini "Katie'nin en iyi arkadaşı," diye tanıtan Rodriguez, bazı sorulara onun yerine yanıt veriyordu. Holmes'un o günlerde bulup bulacağı tek arkadaş Rodriguez'di zaten. Scientology'nin, mensuplarını tarikatın karşıtlarıyla yakınlık kurmaktan men ettiği biliniyor. Bu durum, Holmes'un psikolojisini daha da zorladı. Doğup büyüdüğü Toledo'da yakınları ve eski arkadaşları, oyuncuyu artık tanıyamadıklarını söylüyordu. Annesi ve babası durumdan o kadar rahatsızdı ki, İtalya'daki bir şatoda, Scientology gereklerine göre yapılan düğün törenine katılmaya bile istemeden razı oldukları konuşuldu.
KIZIM OLMADAN ASLA!
Holmes ailesi spot ışıkları altında yaşamayı oldum olası hiç sevmedi. Katie Holmes'un, halen Toledo'da avukatlık yapan babası, kızı şöhretle tanıştığında dert yanıyordu: "Çok sevdiğiniz biri böyle bir fırsat yakalasa ne yaparsınız? Peki onu nasıl koruyacaksınız?" Baba Holmes bu defa kararlı. Kızını ve torununu Scientology'den kurtarma amacıyla boşanma hamlesini onun planladığına inanılıyor. (Tarikat, altı yaşına gelen çocukları eğitim programına alıyor.) Tarikattan ve Cruise'dan gelebilecek herhangi bir karşı hamleye karşı, bu tip davalarda rakipleri yıldırmasıyla ünlü avukatları seçen de o. Planlar şimdilik yolunda gidiyor. Katie hayatına New York'ta devam edecek. Yeniden inşa etmeye çalıştığı kariyerinde ilk adım bir Broadway oyunu. Dawson's Creek seçmeleri için, yapımcılara annesiyle karşılıklı oynadığı bir video kaset göndermişti. Oradaki doğallığı herkesi büyülemişti. 15 yıl sonra, şimdi yeni oyun zamanı. Bu defa yanında annesi değil, kızı var.
SCIENTOLOGY BASKISI MI YILDIRDI?
John Travolta, Kelly Preston, Elizabeth Moss gibi birçok ünlüyü kendine çekmesine rağmen, Scientology, marjinal görüşleri, kapalı yapısı ve karşıtlarına (ya da tarikatı terk edenlere) yönelik karalama kampanyaları yürütmesi yüzünden, Hollywood çevrelerinde ve basında sevilmiyor. Beraberlikleri boyunca Cruise'un Holmes'a baskı uyguladığına, genç kadının bütün hayatını Scientology inanışı çerçevesinde ve kilise mensupları eşliğinde yaşamaya zorlandığına inanılıyor. Basın, Scientology'nin önemli ismi Cruise'un her demecine, her hareketine şüpheyle yaklaşıyor. Hollywood'un en çok kazananı da olsa, Cruise'un kredisi sınırlı. Yeni yayımlanan bir kitapta, yazar Michael Essany, Cruise'un Scientology'den aldığından çok, yitirdiğini söylüyor: "Burada kazanan taraf Scientology; Tom her şeyini kaybedebilir."